22 Aralık 2015 Salı

Aynı Şişeyi Başa Sarsak


Anlamsız yazılar okuyorum. Yada artık seni anlamıyorum. Gördüğüm tek kelimede binlerce seni bulurken şimdi koca bir kitabın anafikrinden bile seni çıkartamıyorum. Değişiyorum. Okuduklarımı aklı başında bulmuyorum. 

Bence tüm bu düzen sarhoşken yazılmış ve ben sarhoş değilim. Ben seni gayet aklım başımda sevmiştim. Ben bir tek seni aramaya cesaret edemediğim gece içmiştim. Hoş, sarhoş olduğumda bile cesaret edememiştim. Sarhoşken bile aklı başında biriydim ben, sarhoşken bile yüzsüz olamazdım ben. Sarhoşken bile duygusallığını içinde yaşayan güçlü bir kadındım. Rakı masasında bile ağlayamazdım. Ben içimde sana ölüyken gözyaşlarımı sayfalara damlatamazdım. 

Aynı şişeyi başa sarsak' bu kadar çok sevmezdim seni' deyip severdim seni. Kendimce seni kırmaya çalışırken en çok kendimi kırardım her zaman olduğu gibi.

18 Aralık 2015 Cuma

Ağlamaktan Bitirilememiş Yazılar


Ölmek istediğim geceler oldu, sonra kalkıp vazgeçtim.
Haberin olmadan seni defalarca kaybettiğim gecelerim oldu. Sen fark etmeden kazandım zannedip hep kaybettiğim.
Kendimi susturduklarım oldu. Susturdukça kırık kalpler çukuruna düştüğüm. 
Ve en son vazgeçtiğim oldu. Hiç benim olmayan bir adamdan vazgeçip sevmeye devam ettiğim. 
Ölmek istediğim, cesaret edemediğim, hayallerimde öldüğüm çok oldu.

Ve sonra aralığın ortasında, gecenin ayazında balkona çıktım. Hep bahsettiğim balkon parmaklıklarına baktım. Hep eğildiğim ama hiç atlayamadığım. Değer miydi tüm bunlara? Değerdi. Hala değer. Ama üşümediğimi fark ettim. Ve hissetmediğimi. Aslında çoktan öldüğümü farkettim. Ben sadece içi boş bir bedendim. 

Sahi ben ne zaman böylesi öldüm? Geçen sene bu ay gittiğinde mi? Doğum günümden bir gün önce tamamen bittiğimde mi?

17 Aralık 2015 Perşembe

Sensizliğin Tanrıçası




Kırdıklarını unutamazken neye tutunarak hala seviyorum seni? 

Kırdın, döktün, parçaladın, söktün, yarım bıraktın. Parçalarımı birleştirdim, söküklerimi diktim, ayağa kalktım seni sevmeye devam ettim.

 Bu kadar tuzla buz edilir mi bir kalp? Bu kadar tuz basıp acıtılır mı? Sen yaptın. Ben kendimi toparladım. Ve şimdi bekliyorum. Gel yeniden kır dök parçala diye. Helak et beni. 

Ama bir kez olsun yine gel. Yine canımın içi de, sonra canımı sök al. 

Yarın sabah geri gelecekmişsin gibi uyuyorum her gece. Bir mucize bekliyorum, belki adam gibi gelir adam gibi seversin diye. 

Kaç gün, kaç gece oldu sayamadım. Ben seni sevmekten bıktım, senden bıkamadım. Ben seni sevmeyi sevmiyorum. Ben senin neyini sevdiğimi bilmeden seni seviyorum. 

Sanırım sen o kızı unutup sigarayı bıraktığında, bende sarhoş gezmeyi bıraktığımda kavuşacağız.

Ben bu hayatta dizlerimin üzerinde sensizliğin Tanrıçası olarak kalacağım.

Belki başka hayatta.

13 Aralık 2015 Pazar

Başıma Gelen En Güzel Adama İthafen


Bazı şeyler hiç değişmiyor, değişmeyecek. Ama sen elimi tutarsan en azından atlatmış gibi yapabilirim.

 Senin bilmediğin zamanlarda sana sarılmak istiyorum, içim gidiyor sarılamıyorum. Zaten kontrol edemediğim hislerden her zaman korkarım. Korktuğum şeyler beni içine çeker, darmaduman eder. Acıdan zevk aldığımı sen söylemiştin zaten. 

Kendimden ve duygularımdan kaçmama sebep oluyorsun. Bu elimde olan bir şey değil. Elimde olsa tutarsız dengesiz bir adamı sevemezdim sanıyorum. Kafamı karıştırıyorsun. Senden uzak durmaya çalıştıkça daha fazla sarılmak istiyorum. Daha fazla özlüyorum. 

Senden nefret etmek istiyorum. Çünkü geçte olsa anladım. Ben bu adamı seviyorum. Ben seni seviyorum. Bana yaşatabilme ihtimalinin olduğu tüm acılardan korkarak sana koşuyorum. 

Kendimden emin olup senden emin olamadan sevmeye devam etmek. Senden vazgeçmem gerekirken her seferinde 'işte hayatımın tamamını üzerine kuracağım adam' demek. Daha el ele tutuşmadan kalbimi tutuşturan adamsın sen. Hiç kırılamadığım, gösterdiğin sevgisizliği sevdiğim adamsın. 

Hem nasıl git diyebilirim ki tam kalbimin oralarda dolaştığını bilirken. 

Kalbime değdin bir kere. Öyle bir geldin ki olmadığın her günüme değdi. 

Daha kendimde değilken sana geldim. Belki bu yüzden kırgınım, güvensizim, halsizim. Bildiğim tek bir şey var beynimde dönen tüm olumsuzluklara rağmen ben bu adamı seviyorum. Ben seni seviyorum. İlk gülümsettiğin anı, ilk kırdığın anı, saçmalılarını, tutarsızlıklarını, umursamazlığını bir gülüşünle unutacak kadar seviyorum.   

Sen beni anladın. Sen uzun zaman sonra beni yeniden heyecanlandırdın. Sen tutarsız bir sevgiyle tutarlı bir güvensizliği bana aynı anda yaşattın. Senden mi hislerimden mi korkuyorum bilmiyorum. Ayakkabımı bile bağlayamazken herşeyi sana bağlıyorum. En kötüsüde sen çözmeme yardımcı olmazken ben daha fazla bağlanıyorum.

Canım çok yanacakmış gibi hissediyorum, vazgeçemiyorum. 

Aslında bunun kalplerle kelebeklerle dolu bir yazı olması gerekirken yine iç sesimle herşeyi mahvettim sanırım. İnsanın sevdiği adama hakaret vari sözler söyleyip ardından seni seviyorum demesi ne kadar yararlı olur bilemiyorum. 

Yinede sen bana fazla aldırma. Nihayetinde sesini duyunca sesim titrer. Sana verdiğim hiç bir sözden geçemem. Kendimden geçerim senden geçemem. 

Seni seviyor oluşumun düşündüğün hiç bir şeyle alakası yok. Biliyorsun, bizim birbimizi yanıltmak en büyük oyunumuz.

Ben kırıldıkça sende toplandım. Konu sen olunca iki cümleyi bir araya getiremedim. Nedendir bilmiyorum. Düşünüyorum düşünüyorum her olumsuz cümlem 'aman neyse seviyorum' ile bitiyor.

Geçici güzellikleri bir kenara bırakalım. Sen içinin güzelliği dışına vurmuş en harika adamsın. Çok güzelsin, bilmiyorsun. Konuya benim gözümle bakamıyorsun. Sevmek kör olmaktır. Ve ben kör gözlerimle en güzel ruhunu görebiliyorum. 

Sen ömür boyu gözlerine bakıp şiir yazmaktan bıkmayacağım güzel kalpli adam. 
Sen benim sonsuz sahilim. 
Sen benim her bir hissettiğim.

Tüm acabalarıma rağmen, 
Tüm güvensizliklerimi boşver.
Herşeye, 
Herkese,
Kendime, 
Kendine bile aldırma boşver.
Seni her kırdığımda hatırla, 
'Seni hep seveceğim'.

Gözleri, sözleri, karakteri öpülesi adam. 
Seni hep seveceğim.


Başıma gelen en güzel adama ithafen...

12 Aralık 2015 Cumartesi

Acıyı Acıyla Geçiştirmek


Acıyı acıyla geçiştirmeye çalışmak huyumdur. 

Canımı ne kadar çok yakarsam o kadar çok seni unuturum gibime geliyor hep. Eminim ki herhangi bir şeyin acısı senin yaşattığın acının yanında hiç kalır. 

Yeter diyorum. Ama şu melankolik kalbime hiç bir acı yetmeyecek biliyorum. O günü unutamıyorum. O günü hiç bir acının unutturamayacağını biliyorum.

Ağladım, ağladım, ağladım. Kendimi kaybettim. Ertesi gün kendimi hiç sevmediğim bir adamın hiç tanımadığım kanepesinde buldum. Uzun uzun gözlerime baktı. Ağlamak istedim, tuttum kendimi. Göğüsüne yattım. Seninle dolu hayaller kurdum, senmişsin gibi. Aslında onun hiç sen olmadığını bilip canımı acıtır gibi.  

Sen benim gözlerime bakıp onu görmüşsün, ben başkasının gözlerine bakıp sana ağlamışım. Benim kadar ölüymüşsün meğer. Acının 'acıyor'dan başka tarifi olmadığı için sadece iç çekebilmişsin belliki.

 Bende öyle yaptım. Sadece iç çekebildim. Hiç bir şey diyemeden senden başkalarına sığınıp canımı yakışımı seyrettim.

Sende yanımdan ayrılıp eve döndüğünde uzun uzun aynaya bakıp 'ne yapıyorum ben' diye soruyor muydun kendine? Yada kendine yaşattığın acıyı biraz olsun unutmak için sarhoş oluyor muydun?

Yanımda zaman dursun isterdin. Meğer sen benim yanımda değil ona benzeyen herhangi bir kızın yanında zaman dursun istiyormuşsun.

Ben o gün herşeyin bittiğini anladığımda inkar ettim. Gittim ve hiç tanımadığım o adamın yeşil gözlerinde senin yeşil gözlerini aradım. Bir kaç saniyede olsa senmişsin gibi sarılıp hayallerimizi tamamladım.

Dön diyemem ki yolu olmayan birine. Sen başkasının labirentinde kaybolmuş yolunu arıyorsun. Bense senin çıkmaz sokağında yerimde sayıyorum.

Biliyor Ve Umursamıyor




Artık sana dair yazacak tek kelimem kalmadı. Aynı şeyleri söyleyip duruyorum ve hiç bir işe yaramıyor. Umarım yakında kelimelerim gibi alacak nefesimde kalmaz. 

Artık sana dair içimden ne geçiyorsa duymaya üşeniyorum. Kalbimin orası bir uçurum dolusu sen dolu. 

Böyle bazen karnıma kalbimde aşağı bir ağrı saplanıyor, o ağrı nefesimi kesiyor, nefes almaya çalıştıkca boğazım acıyor ve gözlerim doluyor. Sonra dudaklarım uyuşuyor, aptal aptal etrafa bakıyorum. Bu kadar sevecek ne vardı ki? Delirecek kadar sevecek ne vardı?

Bazen bileklerimi kessem rahatlayacakmışım gibi hissediyorum. Sen oradan nefesimi kesebiliyorsan bende burada bileklerimi kesebilirim. Sensiz yaşayamıyorum ki ben. Bak kaç ay oldu bir adım yol katedemedim. Hala her gece dönecekmişsin gibi seni bekliyorum. Hala her gece kafamın içinde seninle konuşuyorum. Ben ölüyorum.

 Gidişin, sevmeyişin, bunları kabullenemeyişim, sorgulayışlarım falan umurumda değil. Ben ölüyorum. 

En çok canımı yakan ne biliyor musun? Öldüğümü biliyor ve umursamıyorsun. Benim pamuk kalplim ne ara böylesi kötü bir adama dönüştü?  Biliyorum aslında iyi birisin. Fark eder mi, şuan konumuz neden, nasıl gittiğin değil ölüyor oluşum. Çaresizlikten kendimi oradan oraya vuruşum. Oysa durup durup hatrını soran biriydim. Canım diye diye üzerine titrerdim. Neden kafa karışıklığının bedelini ben ödüyorum. 

11 Aralık 2015 Cuma

Aşk Unutmuyor


Uzun zamandır umut vaat eden sözler sarfedemiyorum. Artık ne hayal dünyasında yaşayabiliyorum, nede bana bıraktığın bu yerde. Bulutlar hiç bir zaman seni bana getirmeyecek, çünkü bulutlar pembe değil. Kendi kalbinle bile isteye gelmeyeceksin, çünkü o kalp başkasının pembe bulutlarıyla dolu. Sevmeyeceksin, öleceğim. Gelmediğin her gün bıraktığın yerde öleceğim. 

Beni senden başka olduğum gibi sevebilecek birini tanımıyorum. Beni senden başka olduğum gibi sevip, güven verip öylece terk edebilecek birini daha tanımıyorum. Bu kadar az zamanda yanımda olabilip, bu kadar çok nasıl yok olabiliyorsun. Kısacık bir zaman içinde tüm benliğimi ezberleyip nasıl kalbimi sökebiliyorsun. 

Parmak uçlarıyla sevdiğini sandığım adamdın. Kalbinde parmak uçlarıyla bile yürüyememişim meğer. Ne hayallerimdeki adammışsın nede gerçek. Sen benim arafım olarak bile tanımlayamayacağım garip bir yermişsin içimde. Seni hiç bir yere koyamazken bu kadar anlam yükleyebilmem niye? 

Herşeyi düşünüp cevap aramak delilikse eğer. Ben henüz delirmedim. Sana dair hiç bir soruya cevap bulamadım. Benim sevgim ne kadar gerçekse sen o kadar yalandın. Aslında varmış gibi davranan bir yokluktun. 

Kafam almıyor, beynim algılamıyor artık. Yorgunum. İçim hiç bir şey almazken senden vazgeçemiyorum. Aşk unutmuyor. Aşk tüm yokuşlarıyla yakama yapışmış, bırakmıyor.

Affediyorum, Seni Bile


Herkesi affediyorum, seni bile. Ama bir türlü kendimi affedemiyorum. 

Kalsaydın bile, hiç bir şey beni sevebilme ihtimaline yetmeyecekti.  O yüzden kendimden utanmadan sana hak vererek seni affediyorum. İçimdeki sevgisizliği affederek telafi etmeye çalışıyorum. 

Terkedilmek beni daha iyi bir insan mı yaptı yoksa sindirdi mi bilemiyorum. 

Çok mu hüzünlüyüz bu gece? Çok mu kırılgan? Çok mu sevgisizim? Oysa babam az önce alnımdan öpmüştü beni. 

Sanırım artık bazı şeyler affetsende unutmaya yetmiyor. Ruhum kilitli. 

Sen benim hayallerimin üzerine başka bir kadınla hayat kurmuş adamsın. 

Kalsaydın eğer, hiç bir şey yaptıklarını unutabilme ihtimalime yetmeyecekti. O yüzden kendimden utanmadan sana hak vererek seni affediyorum. İçimdeki sevgisizliğini affederek sindirmeye çalışıyorum.

10 Aralık 2015 Perşembe

Satırlarımda Ağla


Yine bir şekilde mutsuzum. Yine bir şekilde farkında olmadan birşeyler tüm hayat enerjimi çaldı. Yine bir şekilde ölü gibi geziyorum. 

Sanırım en kötüsü dolup dolup taşmak. Farkında olmadan ölmek ve farkına vardığına çok geç olduğunu bilmek. 

İçimdeki kız çocuğuyla birlikte kedilerim öldü benim. Sancılarım çoğalınca anladım. Küçük bir çocuğun plasentasını yırtması gibi, kanımda boğularak öldüm sanırım. 

Sen sözlerin dalga misali kıyıya vurduğu en güzel dizeydin. Şimdi ise 'birşey mi oldu?' diye soruyorsun olanlar yetmiyormuş gibi. Evet birşeyler oldu, gittin.

Seni kusmam lazımdı kıyıya vurmam değil. 

Ölü kalbim kıyıya vurdu, satırlarımda ağla.

Kendini Terkedemeyen Yazılar


Buradan gitmek, burayı terketmek istiyorum. Sonra soruyorum kendime;

'Nerede olmalıyım?' 

Cevabım yok. Buradan bir çıkış yolu yok. Kendimden kaçabileceğim bir yer yok. 

Kaybedecek bir şeyi olmayan insanlar özgürdür, kaybedecek bir şeyi kalmayan insanlar ise tutsak. Ben, gelişinle geçmişim arasındaki çizgide tutsak kaldım. Bir şeylere bağımlı olmadan yaşamayı öğrenemedim bir türlü. Bir şeylerden saklanmak için her seferinde başka şeylere bağlandım. 

Ve bağlandığın şey ne kadar güçlüyse kaybettiğinde o kadar canını yakar. 

Gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamadan çaresizliği kendime itiraf edemem. Ağladıkça çaresiz kalırım. Uzaklarda kaçış yoktur. Bende kendi karanlığıma sığınırım. Henüz ben sevmezken kendimi, senin gelip beni kurtaracağına inanırım.

Çünkü çok benziyorduk birbirimize, bende kendimi sevmedim sende beni sevmezdin, henüz. Ama olsun ben mucizelere inanırım.

Kendi Başıma Kendimle Başa Çıkamıyorum


Artık bir şeylerden kaçarken kendime bile sığınamıyorum. Kendime bile savunacak tek bir yanım kalmadı. Senin uğruna yakıp yıktığım şu kalbimden özür dilemeye yüzüm yok. İçimden geçenleri susturmaya çalışmaktan başka kalbime yararım yok. 

Senden korkarken sana sarılmak isteyişimi nasıl affedeyim ben? Nasıl kendimden nefret etmeyeyim? Ne yaşadıysam benim yüzümden. Öyle utanıyorum ki kendimden. Kalbimi, gülüşümü, özgüvenimi, herşeyimi parçalayıp attım. 

Kalbimin hala olup olmadığından emin bile değilim. Hala ne zaman sana seslenecek olsam nefesim kesiliyor. Hala seni unutmak için bir adım atamamışken ne hakla kendimi seveyim? 

Yıktığın herşeyden nefret ediyorum. En çok da kendimden. Seni bitiremedim, kendi içimde bittim. Senden nefret edemedim bu yüzden kendimden nefret ettim. 

Gözlerimi her kapatışımda bir uçurumdan aşağı düşüyorum hala. Ve hala uçurumun sonunda ne olduğunu göremedim. Bilinçaltım bana oyunlar oynuyor. Ne o uçurumdan düşüşümü engelleyebiliyorum, nede uçurumun sonunda ne olduğunu görebiliyorum. 

İyi değili.m Görmüyorsun. Sana olan zaafımdan nefret ediyorum. Artık konu seni seviyor oluşum değil neden unutamadığım. 

Kendi başıma kendimle başa çıkamıyorum.

5 Aralık 2015 Cumartesi

Boşluklarda Yazılmış Yazılar


Öncelikle paranoyaktım. Sevmek gerçekten delilikse eğer, deliydimde. Ve buna inanmayanlar için takıntılıydım. Kuruntuluydum. Üzgündüm. Herşeye rağmen sabırlıydım. Vazgeçmek nedir bilmezdim. Ve tüm bunlarla kendi mezarımı kazdım. 

Kimseye aldırmadım. Vazgeç dediler, vazgeçmedim. Sevme dediler, daha çok sevdim. Kimseye aldırmadım, sana bile. Gittin ve sonsuz bir bekleyişe daldım. Başkasını seviyor olman bile vazgeçiremedi kalbimi. 

Beni değil kalbimi.

 Ben diye bir şey kalmadı, bitirdin beni. Şimdilerde sadece kalbim var, benliğim yok ruhum yok. Kalbimi sen ayakta tutuyorsun. Yoksun ama varsın. Garip. Açıklayamadığım bir çok şey var. Hem sana hem kendime. Gerçi sana açıklayabilsemde değişen bir şey olmazdı. O yüzden susturuyorum kendimi. Bağırıp çağırıp ölüp ölüp farkedilmemekten bıktım usandım artık. 

Sana ne anlamlar yüklemiştim. En önemlisi dünyamı sana sığdırmıştım. 
Ve sen herşeyi alıp gittin.
Ben hata ettim.
Aslında seni dünyamın bir köşesine sığdırmalıydım. 
O zaman böyle yarım kalmazdım. 

21 Kasım 2015 Cumartesi

Çıkamıyorum Sokaklarından


Çıkamıyorum sokaklarında. Ama yorgunum, bırak beni. Ya kaybettiğim yolumu göster yada kaybettiğim kalbini.

Zaten buralar çok tuhaf. Sokakların buram buram soğuk kokuyor. Öldürecek beni bu yokluk dolu sis. Darma duman edecek bir öyle bir böyle gökkuşağın. Hele şıpır şıpır üzerime dökülen yağmurun.

Islanıyorum acıttıklarınla. Binbir beter anı yağıyor üzerime. Kaçtıkça peşimden geliyor rüzgar. Korkuyorum avunduklarımdan. Korkuyorum en sonunda başıma yıkılacak olanlardan.

Diyorum ya sana, ya yolumu göster kaçıp kurtulayım ya da kaybettiğim kalbine sığınayım.

Aramızda incecik buğulu bir cam varken orada olduğumu bile bile beni görememen tuhaf. Orada olduğunu bile bile sana dokunamamam tuhaf.

Camın ardında fırtınalar kopuyor, görmüyorsun. İnce bir dal parçası gibi kırılıyorum. Tutunamıyorum sana. İttin beni ellerinle. Umurunda değilim.

19 Kasım 2015 Perşembe

Ben Bu Aralar Senden


Ben bu aralar kendime senden şarkılar armağan ediyorum. O burada olsaydı eskisi gibi mutlu olurduk diyorum. Bak, hala saçmalıyorum. O burada olsaydı bana aşklı meşkli şarkılar söylerdi diyorum. Geçici zevklerini geçici telaşlarla dolduruyorum. Ya da öyle zannediyorum.

 Saçmalıyorum. Duruyorum. Tutuyorum. Kendimi, gözyaşlarımı, titreyen nefesimi tutuyorum. Hayır, bu sefer içler acısı sözler sarf etmeyeceğim diyorum. Yapamıyorum. Bir kaç saniyede olsa ne güzel yatmıştım omuzunda. Unutamıyorum. Asıl ben özür dilerim. 

Haklısın, ben haksızdım. Yani bilirsin, zeki kadındım. Beni sevmediğini anlayamadım. Gerçi çok bir önemi kalmadı ha unuttum ha unutacağım. Söz unutacağım. Öyle bir unutacağım ki artık kalem tutamayacağım. Herşeyi göze aldım. Sen tamamen ruhumu terk et ben bir daha şiir yazmayacağım. 

Yinede bu aralar senden bana şarkılar armağan ediyorum. Üstüne birde bağıra bağıra eşlik ediyorum. Sanırım ben deliriyorum. Aklıma geldiğinde, canımı nasıl yaktığını hatırladığımda gözyaşlarımın içinde kahkahalar atıyorum. Aynaya bakıyorum, kendimden ve kendime yapabileceklerimden korkuyorum. 

Bittiği gittiğin lafları falan bahane. Biten bir şey yok. Başlamayan bir şey bitmez zaten. En zoruda o değil midir? Arafta kalmak? Ne yoluma gidebilirsin, ne unutabilirsin. Anca böyle unuttum deyip kendini kandırırsın. 

Benim artık sana akıtacak gözyaşım kalmadı. Benim artık yenilmişliğimi kabul edip delirmekten başka yapacak birşeyim kalmadı. Nereye gidiyorum bilmiyorum. 

Ah canım, attın beni dibi görünmeyen o uçurumdan. Ve ben hala düşüyorum. İnsan uzun zaman boşlukta kaldığı zaman dibinde ne olduğu belirsiz olduğu halde bir an önce ulaşmak istiyor. Aşağısı pembe mi siyah mı bilmiyorum. Merak etmiyorum. Biran önce yere çakılmak istiyorum. Yeter, dayanamıyorum. Bu boşluk bir araf. Bu araf bir boşluk. Ah canım, ittiğin yerde deliriyorum. 

14 Kasım 2015 Cumartesi

Ben Bu Adamı Unutacağım, Söz


Ertesi günün nasıl geçeceğine gece karar verir. Ve biliyor musun, her gece gözlerimi tavana dikip düşündüğüm kişi sensin. Beni en çok geceleri yoruyor. Bir sabah nerede ve nasıl olduğunu kestiremediğim şekilde yığılıp kalacağıma eminim. 

Bir ömrün nasıl geçeceğine ise ertesi günün hikayesi karar verir. Hayallerinle yön veremezsin hayatına. Hedeflerinle yön verebilirsin ancak kalbine. 

Ve ben bu adamı unutacağım, söz. Her gece onu düşünmekten bir anda vazgeçemeyeceğim biliyorum. Bu yüzden her gece aklıma geldiğinde umursamayacağım. Uzun ve sivri tırnaklarımı tavana kaldırıp 'ben bu adamı unutacağım' yazacağım. Adını yazıp karalayacağım. Beni nasıl delirttiğini, nasıl ağlattığını, nasıl intiharlara sürüklediğini unutacağım. Neleri sevdiğini, senin için nelerden vazgeçtiğimi, beni ne için terkettiğini unutacağım. 

Biliyorum, eğer unutmazsam bir gün bir yerlerde nefesim kesilecek, gözlerim kararacak ve yığılıp kalacağım. Biliyorum, eğer seni unutamazsam bu sefer düştüğüm yerden kalkamayacağım. Bu yüzden unutacağım. 

Senin benden gittiğin gibi bende kalbimden gideceğim. 

Ertesi günün nasıl geçeceğine tüm gece beynimizde dolaşıp duran düşünceler yön verir. Düşündükce düşünür işin içinden çıkamaz en derine ineriz. Sonra bitkin düşer uykuya dalarız. Ertesi günün sabahı yeni bir günün başlangıcı falan değildir. Yeni başlangıçlar her zaman geceleri yapılır. 

Kalbine geceleri söz geçirebilirsen her zaman geçirebilirsin.

Ve ben bu adamı unutacağım, söz.

6 Ekim 2015 Salı

Tanrı Beni Sevmiyor


Delirdim ve değiştim. 

Tanrı beni sevmiyor, bu bir gerçek. 

Olmadıysa hayırlısı başka falan değil. Ben hiç bir zaman mutlu olamayacağım. Her gece neden beni sevmediğini, neden duygularımın karşılık bulamadığını sorgulayıp üst üste hatalar yapmaya devam edeceğim. Ben her gün son cümlelerin kulaklarımda yankılana yankılana öleceğim. 

Onu seviyormuşsun, beni hiç sevmemişsin, seni unutmalıymışım. Seni unutmak için yeni insanlarla tanışmalıymışım. Bak söylediklerini yapıyorum ben artık. Yeni insanlarla tanışıyorum. Sana benzeyen biriyle konuştuğumda senmişsin gibi heycanlanıyorum. 

Sonra dokunuyorum, o sen değilsin. Seni kaç adama dokunursam unuturum bilmiyorum. Deniyorum. Yinede her gece Tanrının dualarımı kabul etmeyip gözlerinin önünde kendimi harcamama izin vermesini sorguluyorum. Delirdim, toparlanamıyorum. 

Hayırlısı başka falan değil. Bundan sonra hayırlısı falan yok. Tanrı beni sevmiyor, bütün yıkıntılar beni buluyor. Ben hiç bir zaman mutlu olamayacağım. Seni unutmaya çalışırken onda bunda çürüyüp gideceğim. 

Üstelik biliyor musun ben senin gibi günahsız birine umut verip terketmedim. Sevmediğim halde onda bunda harcanan yine ben oldum. Aptalım ve Tanrı bunu düzeltmem için yardım etmiyor.

Seni unutmak için biraz daha zamana ihtiyacım olduğunu söylemişsin. Bu hayal kırıklığını, bana yaşattıklarını, geleceğimi çalışını hiç bir zaman affettiremez.

Herşeye inançsızım. Sadece sen değil herşey gitti. Aynaya baktığımda eskiden neşesine hayran olduğun kızı göremiyorum. Günden güne hata yaptığını bile bile hayatının içine etmeye devam eden küçük bir kadın görüyorum. Vicdanın nasıl rahat anlamıyorum.

Şah Mat


Aylar sonra yeniden kendimi sana yabancıymışım gibi hissediyorum. 
Yanında olmadığım ayların yerini tutacak sorular sormaya başlıyorum. Bir bakıma seni yeniden tanımaya çalışıyorum. Eskisinden daha karışık her şey, sana adapte olmaya çalışıyorum. 

Kalbinin yeniden merkezi olmaya çalışmıyorum. Çünkü aylar geçti, kalp artık evde yok. Şimdi mi? Sadece bir nasılsın. Devamı yok, yarını yok. Umutlanmamı gerektirecek bir cevabın yok. Bensiz geçirdiğin ayların cevaplarında yokum, bir başkası var. Olmayı beklemiyordum zaten. Sadece bensiz seni tanımaya çalışıyordum. 

Aylar sonra yeniden yazıyorum. Geriye bakıyorumda, yazılarda büyürmüş. İçimde büyüte büyüte yazdıklarım ne çocukca geliyor şimdi. Seni seviyorum ne saçma cümle. Kalbimde büyüttüklerimin hangisi hala kalbimde?

Büyüdüm. Eskiden mutlu sonlar yazmaya meraklıydım. Şimdi mutlu sonları mutsuzlukla berbat etmeden rahat edemiyorum. Gidenlerin korkak olduğunu düşünürdüm. Şimdi ise gidebilenlere özeniyorum. Keşke o cesaret bende olsaydı, beni parça pinçik etmene müsaade etmeden gitseydim.

Herkesin kendi oyununda şah olduğunu unutup aptal hamleler yaptım. Yanımızdakiler ne olursa olsun bir gün değişirdi ya da giderdi. Ve şah mat. 

Kazandın. Yinede bir gün beraber oturduğumuz bankta kulaklıklarını tak, denizi seyrederek beni düşün. Burada o gece benimle ne kadar mutlu olduğunu hatırla. Sonra bankın benim oturduğum kısmına bak. O gece sana bakan gözlerimi hayal et. Nasılda mutluyduk değil mi? Sonra iç çek. Ben bu kıza neler yapmışım de. Ben bu kıza neler yaşatmışım de. Ben bu kızın kaç yılını uğrumda heba ettim de. Pişman olup kızma kendine. Sadece tüm bu yaşanmışlıkları farket. 

Ama sakın gelme. Sevmiyor olduğumdan falan değil. Şimdilerde benim için sadece bir nasılsınlıksın. Ötesi yok, yarını yok. Benim geleceğim o oyunda kaldı. Yenildim. Ve ben bunu kabul ettim. Şah mat.

5 Ekim 2015 Pazartesi

Sevgili Ekmek Bıçağı


Sevgili ekmek bıçağı; 

Ellerimle hüznü bölemezdim. Yani aslında ellerimle ekmek bile bölemezdim. Cinnet anında seni kalbine saplamak yerine sana yazılar yazan bir kızdan bekliyorsun ki.

Gerçi sen bendende garipsin. En mutlu günümde yaş pastama sapladığım bıçakda sensin, kendimi öldürmek istediğimde elime ilk gelende. Yüzünü ayna olarak kullanıp akmış rimelimi silmeme yardımcı olanda sensin. 

Tehlikeli şeyler hep ilgimi çekmiştir görüyorsun. Sonu baştan yazılmış aşklar, ucu görünmeyen uçurumlar, paslı makaslar, derin tüneller, dibi olmayan yokuşlar, parmaklıksız balkonlar, keskin bıçaklar.

Sevgili ekmek bıçağı, karakterine aşık olduğun adamın beş para etmez biri olduğunu öğrendiğinde tüm doğruların yok olur ve orospu olmakla, intihar etmek arasında seçim yapmak zorunda kalırsın. Çünkü kitaplardaki mutlu masalı yaşamışsındır ama finali istediğin gibi yaşayamamışsındır.

Ya kendini öldürürsün yada kalbini ödürüp umursamaz bir sürtüğe dönüşürsün. 

29 Haziran 2015 Pazartesi

Sensiz Yaşayamıyorsam Öleyim Gitsin


Bu ben değilmişim gibi. Bendeki herşey sendeymiş gibi. Sende kalan herşey özümmüş gibi. Ve bu şekilde ölüyormuşum gibi.

Sana fazla hak verdim. Biliyorum en büyük aptallığı yüreğimden bolca empati harcayarak yaptım. Herşeyin farkındayım, ben bir aptalım. Seni severek çokca saçmaladım.

Umarım senin kalbinide böyle parçalarlar ve umursamazlar. Umarım aklına biri geldiğinde ona ulaşamayacağın için çaresizlikle dolarsın. Umarım seninde dengeni, uyku düzenini, hayatını altüst ederler.

Bu gece seni son kez seviyorum. Sonra kendimi idam edicem. İçimdeki bitiriş sendende öteye geçti. Artık hiç bir sevgi hissedemiyorum. Papatya bahçemizi mezarlığa çevirdin. Öldüm. Benim kıyamadığım, beni yıkıp geçti. Umarım bu temiz kalbi terkettiğine değmiştir.

Senin için saçlarını uzatan bir kadını terkettin sen. Umarım onu öldürdüğüne değmiştir.

13 Haziran 2015 Cumartesi

Hiç Bu Kadar Terkedilmemiştim.


Yirmi yıllık hayatım boyunca hiç bu kadar tükenmemiştim. Hiç bu kadar yorulmamış, hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım. Ve hiç bu kadar birini aramak isteyip kendimi tutmamıştım.

Biliyorum elimi uzatsam oradasın ama artık bana ait değilsin. Gözümün önündesin ama beni sevdiğini sandığım adam değilsin. Artık elimi uzattığımda dokunmak isteyip dokunamadığım, bir zamanlar canım dediğim, kardeşim annem babam olan adam artık bir yabancı.

Aslında hep yabancıymışta benim haberim yokmuş. Aslında hiç sevmemişte ben görememişim. Ben ilk defa gözleri gülerken yalan söyleyebilen bir adama rastladım. İlk defa sesindeki neşenin yalan olduğunu öğrendim.

Ve şimdi bana ait olmamana rağmen içimden söküp atamıyorum seni. Ne gel diyebiliyorum, ne unutabiliyorum.

Kaç ay geçti hala aklıma geldiğinde pır pır ediyorum. Bazen hayaline dalıp mutlu oluyorum. Çoğu zaman gözlerim doluyor, yaşattıklarını başa sarıp yaşıyorum.

Dedim ya, ben hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım. Mesele gurur falan değil, mesele beni sevmiyor olman. Senin için kendinden vazgeçen birini sevmemek nasıl bir duygu canımınardı? 

Sen benim kalbimden öteye geçtin. Vazgeçemiyorum, ölemiyorum ve toparlayamıyorum. 
Ben hiç bu kadar terkedilmemiştim.
Ben hiç bu kadar sevilmemiştim.

21 Mayıs 2015 Perşembe

Yerle Yeksan Adam



Senin yerle yeksan olmuş sol yanın var ya, işte ben oraya aittim. İlk günlerde söylediğin gibi, 'keşke daha önce tanışmış olsaydık.' Öyle birbirimize geç kalmışız ki. Öyle zormuşki biz olabilmek bu saatten sonra. Ne arkadaşım olabildin, nede bana ait olmaya cesaret edebildin.


Haklısın, yıkılmıştın sen. Yerle yeksan olmuştun bir kere. Ama ben herşeye rağmen seni üzmezdim. Şimdi yokluğunda bile seni nasıl sarıp sarmalıyorsam, hayalini kurmaktan bıkmıyor, sevmekten vazgeçmiyorsam yanımda olsaydında öyle kıymetini bilir öyle ellerinden öperdim. İnan ben seni hiç üzmezdim.


Artık ne diyebilirim ki, bendekinin sadece sevgi olmadığını bile bile gittin sen. Benim sevme duygum yok diyerek gittin. Canım çok yandı, hala yanıyor. Hatta ölüyorum. Ve umrunda değil. Keşke 'keşke daha önce tanışmış olsaydık'dediğinde içindeki ne yaparsam yapayım düzeltemeyeceğim kırıkları görseydimde benim için geç olmamışken vazgeçseydim. Ama öyle olamadı.


Şimdi hiç bir günahım yokken seni öyle saf duygularla sevmenin cezasını çekiyorum. Ve biliyorum canımı yakmaktan hiç bir zaman vazgeçmeyeceksin. çünkü yoksun. Çünkü asıl canımı yakan yokluğun.

Göğsüne “ben sadece ömür boyu bana sarılmanı istemiştim" diyerek yumruk atmak istiyorum.


Umarım öldüğümde beni sevmek için mutlak bir sebep bulursun.

Darağacım Olmanı İstemiyorum


Canım yanıyor. Allah kahretsin, canımı yakıyorsun. Beni umursamayarak, ne halde bırakıp gittiğini görmeyerek canımı yakıyorsun. Biliyorum, bir hiç uğruna ölüyorum. Biliyorum, hepsi geçecek. Ama sende hayatımdan geçip gitmiş olacaksın. 

Ben artık sana yazmak istemiyorum, ben artık seni sevmeyi sevmiyorum. Ben artık seni sevmekten vazgeçebilmek istiyorum. Yapamıyorum, beceremiyorum. Neden böyle olduğunu bilmiyorum. Sen gideli aylar oldu ama hala senden geçemiyorum. Üstelik içimde bir umut dahi yok, hatta beni hiç sevmediğini bile anladım. Yinede vazgeçemiyorum senden. Bu nasıl bir aşk? 

Haklısın, sevdiği kadından vazgeçen adam bana mı acır. Elimde sadece senden vazgeçemeyen bir kalp ile 'dönmeyecek' 'sevmeyecek' kelimeleri kaldı. 

Kendime bunu neden yaptığımı bilmiyorum. Ah şimdi burada olsan boynuna sarılıp kokunu içime çekebilsem. Ama olmaz değil mi? Orası senin kıymetini bilmeyen bir kadına ait. Ben o kalbe hiç giremedim, bu hikayenin esas kızı değilde sadece yara bandı olabildim. 

Biliyorum, bir hiç uğruna kendimi bitiriyorum. Biliyorum, hepsi geçecek. Ama seni benim gibi hiç kimse sevmeyecek. Aklın başına geldiğinde çok geç olmuş olmasından korkuyorum. 

Çok öfkeliyim, gelsen hepsi geçecek.

Ve anlayamadığım şeyler var. Kalbinin başkasına ait olduğunu bile bile neden gelip benim günahıma girdin? Çok canımı yaktın sen. Bunların altından nasıl kalkacaksın bilmiyorum. İyiki varsın dediğin canım dediğin birine bunları nasıl yapabildin aklım almıyor. 

Ben senin sevmeyişin yüzünden ölüyorum be adam. Üstelik sana sev bile diyemiyorum. Keşke o gece hiç tanışmasaydık. Keşke yara bandı olarak beni kullanmasaydın, başka hiç bir şey diyemiyorum.

Lüften seni, gözlerini ve sesini unutabilmem için dua et. Yoksa ben bu kadar acının altından kalkamayacağım. Gerçekten dayanamıyorum, darağacım olmanı istemiyorum. 

8 Mayıs 2015 Cuma

Gitmiş Bir Adama İthafen


Biz aslında seninle hiç bir şey yaşamadık, yaşayamadık. Ama yinede garip, varlığın bir şekilde toparlıyordu beni. Olmayan bir adamın gidişi ancak bu kadar acıtabilirdi. Sen ne bendeydin ne kendinde. Sen bambaşka bir kadındaydın ve ben bunu anlayamayacak kadar kör bir aşıktım.

Kısım kısım geliyor bazı şeyler gözüme. Gecenin bir vakti saçma bir şekilde tanışmıştık. Senden hiç hoşlanmamama rağmen içimde bir şeyler seni tanımak istemişti. Zamanla babama benzediğini fark ettim. Zaten bir kadın bir adamı babasına benzetiyorsa ya ona aşık olmuştur yada aşık olacaktır, bunun kaçışı yok.

Sonra bir gece sensiz olamayacağımı fark edip yatağımda hüngür hüngür ağlamıştım. Ne kadar korkmuş olsamda senden vazgeçme fikrini aklıma dahi getirmemiştim. Ve senden ilk uzun günaydın mesajı aldığım sabahı hatırlıyorum. Dışarıda kahvaltıdaydım, güldüğümü insanlar görmesin diye ne yapacağımı şaşırmıştım. Hele ilk telefon konuşmamız? Sesini duyduğum an garip bir şekilde kalbim boğazımda atmaya başlamıştı.İlk gözlerine bakışımda çok güzeldi, seni o an öpmek istemiştim ama cesaret edememiştim.

Ve ilk gidişin. Her şey güzel giderken sensiz yaşayamayacağımı anladığım yatakta aynı şekilde gidişinede ağladım. Belkide aramızdaki en büyük fark buydu. Ben ağlaya ağlaya duygularıma teslim olurken sen bağlanmaktan korktuğunu söyleyip onca mutluluğu beraber yaşamamışız gibi çektin gittin. Her gece hıçkıra hıçkıra ağlayışlarım gözümün önünden gitmiyor.

Ne kadar canım yanarsa yansın seni affetmeyeceğimi söylerken o kadar özledim ki, gururuma yenilip sana geldim. 'Bu sefer farklı olacak, kendimi kaptırmayacağım' derken iki çift güzel sözüne Dünyanın en mutlu kızı oldum. Canımı yakan her cümleni, gidişini unuttum affettim.

Senin için dinlediğim şarkıları hatırlıyorum. Bu sefer oda beni seviyor dediğim anda yeniden gidişini hatırlıyorum. Sensiz öldüğümü hatırlıyorum. Ve yine barışmamızı, sarhoşken söylediğin şeyi, kendine geldiğinde hatırlamadığın o şeyi hatırlıyorum. Unutamıyorum.

Son terk edişinde bir daha geri dönüşü olmadığını kırarak parçalayarak nasıl aklıma soktuğunu hatırlıyorum. Hala aklıma geldiğinde kalbim boğazımda atıyor ama sana uzanamıyorum. Keşke diyorum, keşke o gün öpseydim seni. 

Ama o gün cesaret edemediğim gibi terkettiğindede dur demeye cesaret edemedim. Beni sevmeyen bir adama kal demeye cesaretim yoktu, bende gitmene bir şey diyemedim. 

Kalbinin sende olmadığını, kalbinin bana ait olmadığını sonradan farkettim. Yinede elimden bir şey gelmiyor, böyle yazıp çiziyorum unutamıyorum seni. Ya görmüyorsun, ya umrunda değilim. Ben sana milyonlarca göz yaşı döktüm yinede içimden silinmedin. Ben sana zilyonlarca şey söyledim sen hiç birini duymak istemedin. 

2 Mayıs 2015 Cumartesi

Yüzüme Çarpa Çarpa Söylediğin Gibi


Kapalı ve boş bir kutu gibiyim. İçimdeki karanlığı keşfediyorum. 

İstedimki beni seven bir adam olsun, hiç gitmesin. Ama gitti. Beni içime hapsederek gitti. Beni acılarımla bir başıma yüzleşmek zorunda bıraktı. 

Büyüdükce içime acıyorum. Biliyorum, seni sevdiğim gibi bir daha kimseyi sevemem. İçimde yok oluyorum. İçime sığmıyor artık söylemek istediklerim. İçimde tutamıyorum özlemimi. Üstelik sanada söyleyemiyorum. Bu nasıl bir çıldırış?

Geçen gece çok içtim. Amacım sarhoşluğumdan cesaretlenip sana içim dökmekti. Sarhoşken bile aramaya cesaret edemedim. Diyelim ki seni aradım yada birşekilde denk geldik. Ne değişecekti ki? Gittin. Binlerce kez yüzüme çarpa çarpa söylediğin gibi gittin. Gerçi ne kadar söylesende beynim algılamıyor. 

Canımı yakacak milyonlarca cümle söylesende seni sevmekten vaz ge çe mi yo rum. 
Sensizliğe da ya na mı yo rum.

23 Nisan 2015 Perşembe

Öyle Parçalandımki


Öyle yorgunum ki, yeniden bir adama ait olmak istemiyorum. Yeni biriyle karşılaşmak, tanışmak o kadar yorucu ki. Ne zaman birine kendimi anlatacak olsam boğazım düğümleniyor. İki kelimeyi bir araya getirmeye üşeniyorum. Sürekli canımın yanmasından bıktım usandım. 

Hep aynı başlangıçlar, aynı son buluşlar. Kimseyi hissedemiyorum. Kimsenin elini tutmak istemiyorum. Kalbim başkasında mı kaldı ne? 

Yalnız kalmaya ilgisizliğe tahammül edemeyen, her an birine ihtiyaç duyan ben şimdi herkesten kaçıyorum. Gidenler egomu öyle bir törpülemiş ki, kendimden nefret ediyorum. O yerlere göklere sığmayan özgüvenim talan. 

Hep mi terk edilir bir insan? Hiç mi sevilmez bir insan? Güvendiğim insanların terk edişine mi üzüleyim? Yoksa diğerlerinden farksız olduğuna mı? 

Yorgunum, canım yanıyor. Mutsuzum, mutsuzluğumda boğuluyorum. Hiç bir yere sığamıyorum. 

Aslında tek ihtiyacım sensin. Bir kez daha omuzuna yatsam her şey geçecek aslında. Benim başkalarında kendimi ziyan etmeme gerek yok sana ihtiyacım var. 

Ama imkansız değil mi? Ben burada bin beterken sen orada çoktan unuttun beni. Öyle seviyorum ki seni. Allah belamı versin öyle çok seviyorum ki seni bir türlü bitmiyorsun. Sana sarılıp hüngür hüngür ağlamak istiyorum. Kalbim yanıyor. Ne olur geri gel diye Allaha yalvarmaktan öyle yoruldum ki, gelmiyorsun işte. Ve bende vazgeçemiyorum bir türlü. 

Böyle ne olacak bilmiyorum. Seni beklemekten öyle yoruldum ki. Yorulmuş olmama rağmen sevmekten öyle parçalandım ki.
Hiç bir şey bilmiyorum. Sensiz nefes alamıyorum. 

20 Nisan 2015 Pazartesi

Çünkü Böyle Bitirişe Ağlanır





Kendi kendine iyileştiğini, kendi yaralarını sardığını sanıyorsun. Sen kendi başına falan iyileşmedin. Senin yanında ben vardım. Canın yandığında geçenin bilmem kaçı olursa olsun seni saatlerce dinledim. Kalbin acıyor diye senden çok ağladım. Bazen sırf seni mutlu etmek için saçma salak şebeklikler yaptım.

 Hiç bir zaman kıyamadım sana. Hep yanında oldum. Yaralarını ben sardım anlıyorsun değil mi? Tek başına güçlü olabilecek halde falan değildin. Seni güçlü olabilecek hale ben getirdim. Seni düştüğün yerden ben kaldırdım. 

Sonra sen ne yaptın? Ayağa kalktığın gibi üzerime basit geçtin. Bir kez olsun ardına bakmadın. Asıl kendi yaralarını saran, ağladığında kendine sarılıp 'hepsi geçecek' diye teselli eden ben oldum.

Düştüğümde kalkamamam için sözlerinle üzerime bastın. Ben bir şekilde ayağa kalktım. Artık tam olarak neyini sevdiğimden emin bile değilim. Artık canım eskisi gibi acımıyor, hissizim gibi. Artık canımı acıtan tek şey hiç bir şey hissedememek. 

Kendime geldiğimde bir çok şeyin farkına vardım. Güçsüz bir adam tarafından egosu tamir edilmek üzere kullanıldım. Saf kalbimin ürettiği sevgimden beslendin. Kalbimi iliklerimin son damlasına kadar emdin. İşin bitince defolup gittin. 

Çok fena aldandım, kabul. Herşeye rağmen hala içimde senden birşeyler var, kabul. Ama ben bittim. Ve benim gibi sevgisinden beslenebileceğin bir kadın daha bulamayacaksın. Ben ölerekde yaşayabilirim çünkü sensizlik bana bunu öğretti. Ama sen birini son damlasına kadar kemirmeden uzun süre yaşayamazsın. 

Bundan sonra birazda sen ağla, çünkü deli gibi sevenin böyle deli gibi bitirişine ağlanır. 

Aptal Kalp


Mesela ne isterdi kalp? Akıp giden ömrümden çaldıklarını mı? Yoksa akla hayale sığmayan tükenişlerime son bulmayı mı? 

Mesele büyük, kalp aptal. Kalp durur durur hiç olmayacak şeylere kafa yorar. Kalp mantıktan bağımsız. Mesela en olmayacak olana kendini kaptırır. 

Ve birde kalp onursuz. Mesela olmayan vicdanının altına gururunu serer. Sen görmezsin o daha çok sever. Sen umursamazsın o daha fazla sever. Sen istemezsin o inadına inadına vazgeçmez. 

Kalp akıllı olduğunu zanneden çok bilmiş egoistin tek. Mesela herşeyin üstesinden gelebileceğini zanneder. Başlarda umursamaz anı yaşar, iş işten geçtikten sonra elinden birşey gelmez. 

Kalp öleceğini bile bile yarısını sevdiğinde bırakır. Bu cesaret midir? Aptallık mı? 

Kalbim başlarda cesurdu, elinde avucunda birşey kalmayınca aptal olduğuyla kaldı. Herşeyi göze alarak sevdim seni. En çokda belki dedim, belki sever belki kalbinin yarısını bana verir. Bırak kalbinin yarısını vermeyi sen benimkinide paramparça ettin. Anlamadım, peşinden süreklendim. Aptal kalbim. Ne vardı ki sende boş bir kalpten başka? Bilmiyorum. İş işten geçti. Ne ömrümden çaldıklarını geri alabiliyorum nede sana kaptırdığım kalbimi. Öyle aval aval bekliyorum. Aslında buna beklemek denmez. 

Hayattan bir beklentim yok. kabul ettim sevmeyeceksin beni, ne bileyim işte belki zamanla kalbim bana döner diye bekliyorum. Ah şu aptal kalbim. Ah şu uslanmaz aptal kalbim. Ne istedin ki benden? Sende bilmiyorsun eminim. Yinede giden gitti. Kalan sende kaldı. Üstelik geri vermiyorsun. Varımla yoğumla üzülüyorum. Elden gelen tek şey bu.

6 Nisan 2015 Pazartesi

Bir Adam Uğruna Delirilir


Sevgi birine bir iyilik yaptığında karşılık beklememektir. Ben seni karşılık beklemeden sevmiştim. Keşke beni seviyor-muş gibi yapmasaydın. İyilik yaptığını sandıkların canımı en derinden vurdu. Ruhumu yalanlarınla okşarken seni ipeklere sarmış kalbimi büzüp attın. Gittin.

Meğer öldüğümü sandığımda ölmemişim. Aslında her şey yeni başlıyormuş. Bileklerini kendi tırnaklarınla paçalayabilir misin? İşte seni sevmek tam olarak bu.

Hani her ihtiyacım olduğunda yanımda olacaktın. Seni seviyorum, hiç bırakmayacağım deyip gittiğin gibi bunlarda yalandı değil mi? Yalandı işte, kalpsiz, acımasız, kötü kalpli bir adamsın sen. 

'Hayatımın içine ettin senden nefret ediyorum' gibi sıradan sözler sarf etmek istemiyorum. Ama hayatımın içine ettin işte. Ne yaparsam yapayım düzeltemiyorum. Şu kalbimdeki kocaman boşluk varya, ne yaparsam yapayım dolmuyor.

 Mutsuz bir beden ölü bir bedenle eş değer. Sevmediğini bile bile belki özler döner diye bıkmadan beklemek ne demek biliyor musun sen? Aylardır tükenmeyen hasretimle o kalbi olmadığını bildiğim adamı bekliyorum. İçimdeki Allahın belası umut bir türlü tükenmiyor. Kin tutamıyorum sana, kötü sözler sarf edemiyorum. 

Biliyorum hiç sevmedin, içindeki boşluğu doldurmak için geldin, beni kullandın, gittin. İnandım sana, her seferinde sensiz olamayıp beni sevmen için kalbimi yordum. Sevmedin. Sevmeyeceksin. 

Aslında benim sonum belli. O kadar aptalım ki beni hiç sevmeyen bir adamı, sevmediğini bile bile beklerken uğrunda döktüğüm göz yaşlarının içinde boğularak öleceğim. 

Bu kadar çok bir insan nasıl sevilir?
Bir adamın uğruna bu kadar nasıl delirilir? 
Bu kadar çok sevildiğini adam nasıl anlamak istemez? 
Bu kadar sevginin hatrına bir gram olsun sevememeyi adam nereden öğrendi?

Seni Sevdiğimi Unut



Daha ne söylenir ki, ne yazılır ki yokluğa? Ne denir ki kıymet bilmeyip çekip gidene?

Haksızda sayılmazsın, kalbinin atmaması senin suçun değil. Kalbi atmayan bir adamı sevmek tamamen benim suçum. Kendimle sorunum ne, kendimi neden üzüyorum bilmiyorum. 

Ne bileyim işte seversin sandım. Seversin sanmıştım. Bitti. Bittiğini idrak ettim. İçimdeki umutlar tükendi. Kabul ediyorum hiç sevmedin beni, şu kadarcık bile. Ve dönmen imkansız. Daha fazla kendimi kandırıp seni beklemeye devam edemem. Bu masalın bittiğini prensin prensesi hiç bir zaman öpmeyeceğini anlamam gerek. Kırıklarımı toparlamaya başlamam gerek. Senin içimde ölmen gerek. 

Kolay olmayacak, elbet üzüleceğiz hatta belki bir iz bırakacak. Üzüleceğim, istediğin kadar iz bırak. Yinede bir şekilde toparlayacağım. Mutlu sonla bitmeyen masalımın en hüzünlü şarkılarla derman bulmasını izin vereceğim. Son damlama kadar ağlayıp acımı tamamen tüketeceğim. Ve seni tamamen unutacağım. 

Ne olursa olsun seni unutacağım.

Seni sevdiğimi unut.

2 Nisan 2015 Perşembe

Gidişine Demetler


'Herşeyin en iyisini hakediyorsun' demiştin. Herşeyin en iyisini hakettiğim için mi benden gittin? Fazlamıydım sana ya da dolduramadım mı benliğini?

Beni haketmediğine karar verdim. Sana göre fazla masum olduğumu düşünüyorum. Seni seviyorum ama ne bileyim, sanırım yalnız öleceğim. Çünkü beni sevmiyorsun ve buna çare yok. 

Vermediğin çiçeklerin ardına sığınıyorum. Bıraktığın ellerim çürüdü. Seni öpemeyen dudaklarımı lanetledim. İşte yokluğun bu kadar delilik.

Bazen soruyorum kendime 'neyini sevdim acaba'. Şubat soğuğunda gelip içimi ısıtmanı mı, mayısın en güzel sıcağında terkedek kadar adil olmayışını mı? 

Eğer beni duyuyorsan en güzel günlerimi seninle yaşadığımı bil. Her gece hala ağladığımı ve beklediğimi bil. Kalbimin ortasından yok olamayacağını bil. 

Keşke yok olsan, bende artık huzurlu günlere ersem. Öyle garip ki, beni mutlu ettiğin kadar öldürdün. Hatta daha fazla acıttın. 

Her zaman ki gibi ne kadar konuşsam, anlatsam, didinsemde boş. Anlamayacaksın. Dönmeyeceksin. Beni sevmiyorsun. Sevmeyeceksin.

Yinede söylüyorum;

Kaçıp gitsem yine sana gelirim. Kaçıp gittiğimde kaybolsam yine sende yolumu bulurum. Kendi içimde ölsem senin kalbinde dirilirim. Sen bunları bilmezsin.