12 Aralık 2015 Cumartesi

Acıyı Acıyla Geçiştirmek


Acıyı acıyla geçiştirmeye çalışmak huyumdur. 

Canımı ne kadar çok yakarsam o kadar çok seni unuturum gibime geliyor hep. Eminim ki herhangi bir şeyin acısı senin yaşattığın acının yanında hiç kalır. 

Yeter diyorum. Ama şu melankolik kalbime hiç bir acı yetmeyecek biliyorum. O günü unutamıyorum. O günü hiç bir acının unutturamayacağını biliyorum.

Ağladım, ağladım, ağladım. Kendimi kaybettim. Ertesi gün kendimi hiç sevmediğim bir adamın hiç tanımadığım kanepesinde buldum. Uzun uzun gözlerime baktı. Ağlamak istedim, tuttum kendimi. Göğüsüne yattım. Seninle dolu hayaller kurdum, senmişsin gibi. Aslında onun hiç sen olmadığını bilip canımı acıtır gibi.  

Sen benim gözlerime bakıp onu görmüşsün, ben başkasının gözlerine bakıp sana ağlamışım. Benim kadar ölüymüşsün meğer. Acının 'acıyor'dan başka tarifi olmadığı için sadece iç çekebilmişsin belliki.

 Bende öyle yaptım. Sadece iç çekebildim. Hiç bir şey diyemeden senden başkalarına sığınıp canımı yakışımı seyrettim.

Sende yanımdan ayrılıp eve döndüğünde uzun uzun aynaya bakıp 'ne yapıyorum ben' diye soruyor muydun kendine? Yada kendine yaşattığın acıyı biraz olsun unutmak için sarhoş oluyor muydun?

Yanımda zaman dursun isterdin. Meğer sen benim yanımda değil ona benzeyen herhangi bir kızın yanında zaman dursun istiyormuşsun.

Ben o gün herşeyin bittiğini anladığımda inkar ettim. Gittim ve hiç tanımadığım o adamın yeşil gözlerinde senin yeşil gözlerini aradım. Bir kaç saniyede olsa senmişsin gibi sarılıp hayallerimizi tamamladım.

Dön diyemem ki yolu olmayan birine. Sen başkasının labirentinde kaybolmuş yolunu arıyorsun. Bense senin çıkmaz sokağında yerimde sayıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder