18 Mayıs 2018 Cuma

Şakağıma Ayrılık Dayadın


İnsan hayatı boyunca hep bir şeyi bekler. Birini bekler, bir anı bekler.. Bazen anlaşılmayı, bazen sevilmeyi, bazen kaçmayı, bazen kurtulmayı bekler. Aldığı nefesin kıymetini bilmez. Beklemeye o kadar dalmıştır ki, beklediği anın geldiğini bile fark etmez. Ta ki ölüm gelip onu alana kadar...

 Bir çok insan hayat denizinin kıyısında dolanıp durur. Atlamaya cesaretleri yoktur...

Seninle ben ise tüm külfetine rağmen yeni bir kayık inşa ettik. Denizin ortasına attık kendimizi. Birbirimizin gözlerine öyle daldık ki. Varacağımız yeri unuttuk. Aheste aheste dolanırken birbirimizin gönlünde, yabancılaştık kendimize.

Şakağıma ayrılık dayadın. Her şeyi öyle yakıp yıktın ki, seni bekleyecek bir yerim kalmadı.

Büyük vaziyetlerden ziyade küçük sorunların varoluşu yıpratıyor beni. Keşke gidişini soğuk kanlılıkla karşılayabildiğim o an ki gibi soğuk kalabilseydim. Ama güçlü olmakla aramda küçük sorunlar vardı. Güçlü bir kadın olursam seni kolaylıkla unutabileceğimi biliyordum. Bu yüzden geçmişteki anılarımıza sığınıp kendime acımayı tercih ediyordum. 

Perişan haldeyim. Bende bir fotoğrafın, bir bilekliğin bile yok.. Kendime küçük yaralar sunuyorum. Ve ruhumla hepsini kabul ediyorum. 

Sonumuz ölümün ön seyri gibiydi. 
Sen benim hep beklediğimdin. Yanılmışım..



11 Mayıs 2018 Cuma

Bu Sabah Bir Kadınla Tanıştım


Bu sabah bir kadınla tanıştım. Odanın içerisinde hızlı adımlarla bir uçtan diğer uca yürüyordu. Her iki adımında telefonuna bakıyordu. Bir şey beklediği belliydi. Öfkeliydi. Beklediği mesaj bir türlü gelmiyordu. Tırnaklarını boynuna geçirip kızartarak hıncını almaya çalışıyordu. Birden olduğu yere yığılıp ağlamaya başladı. Gözü aynadaki yansımasına takıldı. Göz altlarına bulaşmış rimeli önemsemeden, bozulan saçlarını düzeltti. Sanki akmış rimelinin dokunulmazlığı vardı. Sanki onlar güzelliğinden hiç bir şey alıp götürmüyordu. Göz yaşlarında emek olduğunu söyledi. Hayatından giden bir kaç yılın emeği... Bu denli yıkılmayı hak edip etmediğini düşündü. Öfkesi yerini, keder ve acıma duygusuna bıraktı. Kendine acıyarak dizlerini karnına çekti. Bir kaç saat boyunca gözlerini telefondan ayırmadan ağlamaya devam etti. Ve daha sonra olduğu yerde uyuya kaldı.


1 Ay sonra...
Bu sabah aynı kadınla yeniden tanıştım. Unutmuştu beni. Onu son gördüğüm halinden çok farklıydı. İçi parçalanana kadar ağlayan kadın gitmiş, yerine içi parçalanana kadar gülüp eğlenen bir kadın gelmişti. Çabuk atlatmıştı ayrılık acısını. Kendini dört duvar arasına hapseden kadın gitmiş, yerine hayatı hızlı yaşayan, bir saat içinde bir kaç farklı mekanda bulunabilen bir kadın gelmişti. Öğlen arkadaş grubuyla oturup kahve içerek sohbet ediyor, akşamları kendini kaybedene kadar içki içiyordu. Asla gözlerinin uzaklara dalmasına izin vermiyor, sürekli bir şeyler anlatıyordu. Kadın göründüğü kadar mutlu değildi. Kahkahalar atarak kendinden intikam alıyordu. 'O adam için harcadığım günlerin acısını kendimden çıkartmalıyım' dedi. Nefret ediyordu kendinden. Sevilmeyi hak etmediğini düşünüyordu. Sevdiği adam onu sevmiyorsa oda kendinden nefret etmeliydi... Eve döndüğünde yüzünü yıkamak için banyoya gitti. Yanlışlıkla aynaya baktı, kaçamadı kendinden. İlk gün ki gibi ağlamaya başladı. Bu sefer terk edildiği için ağlamıyordu, kendini terk ettiği için ağlıyordu.


1 Yıl sonra...
Bu sabah o kadınla bir kez daha tanıştım. Özür diliyordu benden. Unutamadığı için özür diliyordu. 'Beni sevmeyen bir adamı unutamıyorum ne olur affet beni ruhum' diyordu. Onu düşünmemek için yeminler ediyordu. Ve akşam olunca yine aynı adam için dualar ediyordu. 'Unut artık onu, unut, unut u-n-u-t!' diyerek kendini hırpalıyordu. Neden hala aptal olduğunu düşündüğü bir adamı sevdiğini anlayamıyordu. Bana onu neden sevdiğini soruyordu. Susuyordum. Bilmiyordum. Elimden bir şey gelmiyordu. Hala ara sıra ağlıyordu, tek yapabildiğim saçlarını okşayıp 'geçecek' demek oluyordu. Bir türlü geçmiyordu. 

5 Yıl sonra...
Bu sabah o kadınla yine tanıştım. Daha güçlüydü, ve daha sıradan.  Her güne başka bir ben olarak uyanmaya alışmıştı. Gecenin ertesi güne ne getireceğini bilememeye alışmıştı. Bir gün mutlu, diğer gün üzgün, bir sonra ki gün kızgın uyanmaya alışmıştı. Sebebini sorgulamıyordu. O adam hala aklındaydı. Bu yüzden kendinden nefret etmeyi bir kenara bıraktı. Sorgulayarak kaderini değiştiremeyeceğini öğrendi. Kendine tiksinerek bakmaktan vazgeçti. Arada özlem yoklasa da 'Neden ben?' diyerek ağlamak yerine sağ yanağıyla geçmişe gülümseyip ardında bırakmayı alışkanlık edindi. Her gün başka bir kadın oldu. Unutabilmek için her yolu denedi. Her güne başka bir yüzle başlayıp birde öyle denedi. Ne yaparsa yapsın unutamayacağını, yaptığı şeylerin sadece kendini hırpalamaktan başka işe yaramadığını anladı. Eskisi kadar enerjik değildi, ve eskisi kadar sevgi dolu. Nefret bile yoktu artık. Sadece nefes alıyordu. Unutamıyordu, unutamayacağını biliyordu. Zamana bırakmaktan başka yapacak bir şey yoktu. Düşüncelerinin içinde boğulup ağlamayı bırakmıştı. Belki de göz yaşları onu bırakmıştı... Saydam camlarını kırıp yerine kalın duvarlar inşa etti. Yeniden birine güvenemeyecek kadar yorgundu. Hem birini bekliyordu, hemde beklemiyordu. Büyümüştü, artık kimseciklere içini dökemiyordu. Ne de olsa artık olgun bir kadın olmalıydı.

Bu sabah bir kadınla tanıştım, o kadın bendim.   



4 Mayıs 2018 Cuma

Savaşma Kendinle Kabul Et Kendini


Bundan bir kaç yıl önce kolayca kanabilen, saf bir yönüm olduğundan hayıflanırdım. Aradan geçen bir kaç yıldan sonra değiştim ve bu sefer de tam tersine kinci biri olduğumdan yakınmaya başladım. 

Sonra kendime dedim ki;
Sızlanmana gerek yok, iyi kötü ne varsa hepsi senin için var. Kötü huylarını sev, tüm duyguların karakterinin yapı taşı. Eskisi kadar affedici olmayabilirsin, bu senin kindar biri olduğunu değil, daha temkinli biri olduğunu gösterir. Düşüncelerimiz bu gün var, yarın yok. Savaşma kendinle, kabul et kendini. Karakterini olgunlaştırabilmek için başından ne serüvenler geçti, unutma. Şimdi takıntılı biri olduğunu düşünüyorsun, yarın bu düşünceden uzaklaşacaksın. Kim bilir takıntı huyun sana bu hayatta neler öğretecek...

Organlarımız her yıl yüzde doksan sekiz oranında yenilenir. Ruhumuzun yenilenebilmesi için ise acı çekmemiz gerekir. Bir şeyleri yenilemek için yıkıp yeniden inşa etmeliyiz.

Hayat bizi bazen hiç olmayacağımız yerlere götürür, hiç yapmayacağımız şeyler yaptırır, hiç bakmayacağımız yüzlere baktırır.
Evren öyle güzel dizayn edilmiş ki, her şeyin bir anlamı var. Yeter ki anlam karmaşasının içinde kaybolup yolumuzu kaybetmeyelim.

Çektiğimiz her acı kimliğimizi oluşturan yapı taşlarından bir parçadır.

Artık kolayca kanmadığın, yumuşak bir kalbinin olmadığı anlamına gelmez. Herkese evet dememeyi öğrenmen, seni merhametsiz ve bencil biri yapmaz. Herkesi hayatına almaman, seni kibirli biri, herkese güvenmemen seni paranoyak biri yapmaz. Unutma, başkalarının sana yapıştırdığı etiketlerden var olmadın. Seni bu güne getiren elalem değil. Her şey, karşılaştığın durumlara nasıl merhaba deyip kucakladığınla alakalı.