3 Kasım 2018 Cumartesi

Gel Birde Buradan Yak


Bu gün duvarları küflenmiş o eve gittim. Soyulmuş tahta penceresinin kenarına; bir umut yeşermesi dileğiyle, renk renk çiçek saksıları yerleştirip eski defterleri açtım. Bir gün yüzüne vurmak umuduyla yuttuğum ne varsa tozlu defterlerin içinde, karşımdaydı. Sustuğum, sindirdiğim, unutmaya çalıştığım ne varsa öylece bana bakıyordu.

Kinim ve tutkum yanyanaydı, yıllar içinde hiç bir şey değişmemişti. Hayal kırıklığına uğradım. Derin bir nefes aldım.

Bir gün sende bu küflenmiş duvarlara uğrarsın diye çiçek saksılarının dibinde sana bir not bıraktım;

Acı sarmaşık gibi etrafımı sardı, görmezden geldim. Ben, içinde sen olan her şeye baştan razıydım. Sana olan susamışlığımdan kaçmak istedim. Yarama sarıldım. Sandım ki, acı çekersem kabuslarım diner. Böyle olmadı, gözümden sakındığım adam gönlümden bir an olsun kopmadı.

Yaktıkların yetmedi. Buyur, gel birde buradan yak.


Gelişin, yakacaklarını göz ardı etmeme yetecek bir mucize olur. Senden gelen her yangına hazırım.


'Keşke çok önceden karşılaşsaydık'


Sevmeye mecali olmayan ruhların veda cümlesi. Ne acı cümle değil mi? İçinde başlamadan biten yenilgiler yatıyor.


Yaptığın şeyin neye mal olduğunu hala idrak edemediğine eminim. Zamanla unutmayı beklerken unutmamayı diledim. 


İçimdeki nahoş hüznü tetikleyen bir hayaletten ibaretsin. Eski defterlerle yüzleşince anladım.


20 Ağustos 2018 Pazartesi

En Zayıf Yönün En Güçlü Yönündür


Freud der ki; 'en zayıf yönün, en güçlü yönündür.'
En zayıf yönünü, yeteneğin ile keşfederek geliştir. Hiç bir zaman vazgeçme. 

Yeteneği olan insanlar daha çok düşünür, hayatı daha fazla sorgular ve düşüncelerini sanatına aktararak ortaya anlamlı eserler çıkartır. Bazı insanlar ise ne düşündüğünün farkında olamayacak kadar kaybolmuşlardır.

İlla bir yazar, ressam, müzisyen olmak zorunda değilsin. Kişisel gelişime yönel ve daha kültürlü, daha mutlu bir insana dönüşmeyi hedefle. Yeni bilgiler edinmek özgüveni yükseltir, insanı daha mutlu ve empati sahibi bir karakter haline getirir. 

İşe hayatında ki olumsuz olguların kaynağını araştırmakla başla. Travma ve sorun çözümü seni olumlu bilgilere götürecektir. 

Hayatta karşımıza çıkan her kişi ve olay, varacağımız noktanın bir parçasıdır. Yaralarından ders çıkart. İsyan etme. Küçük şeylerden mutlu olunabileceğini öğren. Çok sev, ama bu takıntılı bir sevgi değil, kendinden emin sağlıklı bir sevgi olsun. Yeri gelince kestirip atmayı öğren.

Nasıl bakarsan öyle görürsün. Her sabah güneşin doğuşuna odaklanmakla, güneşin batışına odaklanmak aynı şey değildir. Nereye nasıl bakacağını iyi seç, çünkü zamanla o şeye dönüşeceksin.

23 Haziran 2018 Cumartesi

Tutkuların Cehennemi


Varlığını unuttum da, yokluğun her an yanımdayken onu nasıl unutayım? Hiçlik fena karıştırdı ortalığı. Dönebilirsen senin için ruhuna ayna tutarım. Sersefil bunalımlara sürükledi beni bu aşk. Gitgide alışıyorum yalnızlığıma. Dönersen vicdanımın çığlıklarıyla içini parçalarım.

Elin olsan ne fayda, yaralarım yakanı hiç bir zaman bırakmayacak. Tutkularımın cehennemindeyim, ilelebet orada saklanacağım. Sen sevsen ne çare, soldu çiçeklerim bir kere.

İlgimi çekemeyecek kadar sönük bir varlıktan hoşlandığımda, o şey kalbim için daha değerli bir hal alıyordu. Unutulamayacak kadar değerli.. Tıpkı senin gibi. Kendine ettiğin en büyük ihanet söylediğin yalanlara tapmandı. Benliğinden çaldı onlar. Ve ne yaparsan yap bir daha eskisi gibi olmayacak doğrular yanlışlar. 

Sen aşık olduğun o uzun ve siyah saçlı kadından bahsettikçe ben saçlarımı kestirdim. Yanına kalmayacak çaresizliğim. Yaşattıkların yetti, bir gün bende güleceğim. 

Artık kafama takmıyorum.
Her şey sanki hiç olmamışsın gibi.
Senden yediğim kazıklar yeşeriyor,
Sırtımdaki bıçak izleri güller açıyor,
Ruhum güneş açıyor.
Unuttum ben seni, beni,
Bize benzemeyen o saçma şeyi.
Şimdi kalbim gökyüzü,
Bir daha buralara hayalinin bile girmesine izin vermeyeceğim.
İyileşeceğim.
Olurda dönmek istersen bil ki;
Artık her şey sanki hayatımda hiç olmamışsın gibi.

2 Haziran 2018 Cumartesi

Hüzün ve Hicran


Kafamda bir silah sesi yankılanıyor...

Sonra gözümü açıyorum ve kendimi kalabalığın içinde, sohbetin ortasında, nerede olursa olsun yoğun duygulara dalmış halde buluyorum. Ölmediğimi fark edip,hayal kırıklığına uğruyorum. Keşke hayaller ile gerçeklerin yerini değiştirebilseydik. Keşke en büyük hayalim kafama bir silah dayayıp hayatıma son vermek olmasaydı. Ama seni içimden ancak böyle söküp atabilirim, sende biliyorsun, öyle değil mi?

Ben artık yapamam. Beni sevmeyen bir adamı kalbimde saklayamam. Zedelenmiş ruhumu bu denli kestirip atamam. Kendi ağıtımı ellerimle yazamam. Hüznümü hicran ile boğamam. Gökyüzünden dar ağacı yapıp daha fazla kalbimi sallandıramam. Elleriyle kalbimi söküp alan adamın ellerini öpüp koklayamam. Bunca yaranın içinde zamanı dönüp dolaşıp sana harcayamam. Yılmış benliğimi aç ruhuna sunamam. 

 Sana ölen bir kadın yok artık. Ki buralarda ölü bir kadında yok artık.

18 Mayıs 2018 Cuma

Şakağıma Ayrılık Dayadın


İnsan hayatı boyunca hep bir şeyi bekler. Birini bekler, bir anı bekler.. Bazen anlaşılmayı, bazen sevilmeyi, bazen kaçmayı, bazen kurtulmayı bekler. Aldığı nefesin kıymetini bilmez. Beklemeye o kadar dalmıştır ki, beklediği anın geldiğini bile fark etmez. Ta ki ölüm gelip onu alana kadar...

 Bir çok insan hayat denizinin kıyısında dolanıp durur. Atlamaya cesaretleri yoktur...

Seninle ben ise tüm külfetine rağmen yeni bir kayık inşa ettik. Denizin ortasına attık kendimizi. Birbirimizin gözlerine öyle daldık ki. Varacağımız yeri unuttuk. Aheste aheste dolanırken birbirimizin gönlünde, yabancılaştık kendimize.

Şakağıma ayrılık dayadın. Her şeyi öyle yakıp yıktın ki, seni bekleyecek bir yerim kalmadı.

Büyük vaziyetlerden ziyade küçük sorunların varoluşu yıpratıyor beni. Keşke gidişini soğuk kanlılıkla karşılayabildiğim o an ki gibi soğuk kalabilseydim. Ama güçlü olmakla aramda küçük sorunlar vardı. Güçlü bir kadın olursam seni kolaylıkla unutabileceğimi biliyordum. Bu yüzden geçmişteki anılarımıza sığınıp kendime acımayı tercih ediyordum. 

Perişan haldeyim. Bende bir fotoğrafın, bir bilekliğin bile yok.. Kendime küçük yaralar sunuyorum. Ve ruhumla hepsini kabul ediyorum. 

Sonumuz ölümün ön seyri gibiydi. 
Sen benim hep beklediğimdin. Yanılmışım..



11 Mayıs 2018 Cuma

Bu Sabah Bir Kadınla Tanıştım


Bu sabah bir kadınla tanıştım. Odanın içerisinde hızlı adımlarla bir uçtan diğer uca yürüyordu. Her iki adımında telefonuna bakıyordu. Bir şey beklediği belliydi. Öfkeliydi. Beklediği mesaj bir türlü gelmiyordu. Tırnaklarını boynuna geçirip kızartarak hıncını almaya çalışıyordu. Birden olduğu yere yığılıp ağlamaya başladı. Gözü aynadaki yansımasına takıldı. Göz altlarına bulaşmış rimeli önemsemeden, bozulan saçlarını düzeltti. Sanki akmış rimelinin dokunulmazlığı vardı. Sanki onlar güzelliğinden hiç bir şey alıp götürmüyordu. Göz yaşlarında emek olduğunu söyledi. Hayatından giden bir kaç yılın emeği... Bu denli yıkılmayı hak edip etmediğini düşündü. Öfkesi yerini, keder ve acıma duygusuna bıraktı. Kendine acıyarak dizlerini karnına çekti. Bir kaç saat boyunca gözlerini telefondan ayırmadan ağlamaya devam etti. Ve daha sonra olduğu yerde uyuya kaldı.


1 Ay sonra...
Bu sabah aynı kadınla yeniden tanıştım. Unutmuştu beni. Onu son gördüğüm halinden çok farklıydı. İçi parçalanana kadar ağlayan kadın gitmiş, yerine içi parçalanana kadar gülüp eğlenen bir kadın gelmişti. Çabuk atlatmıştı ayrılık acısını. Kendini dört duvar arasına hapseden kadın gitmiş, yerine hayatı hızlı yaşayan, bir saat içinde bir kaç farklı mekanda bulunabilen bir kadın gelmişti. Öğlen arkadaş grubuyla oturup kahve içerek sohbet ediyor, akşamları kendini kaybedene kadar içki içiyordu. Asla gözlerinin uzaklara dalmasına izin vermiyor, sürekli bir şeyler anlatıyordu. Kadın göründüğü kadar mutlu değildi. Kahkahalar atarak kendinden intikam alıyordu. 'O adam için harcadığım günlerin acısını kendimden çıkartmalıyım' dedi. Nefret ediyordu kendinden. Sevilmeyi hak etmediğini düşünüyordu. Sevdiği adam onu sevmiyorsa oda kendinden nefret etmeliydi... Eve döndüğünde yüzünü yıkamak için banyoya gitti. Yanlışlıkla aynaya baktı, kaçamadı kendinden. İlk gün ki gibi ağlamaya başladı. Bu sefer terk edildiği için ağlamıyordu, kendini terk ettiği için ağlıyordu.


1 Yıl sonra...
Bu sabah o kadınla bir kez daha tanıştım. Özür diliyordu benden. Unutamadığı için özür diliyordu. 'Beni sevmeyen bir adamı unutamıyorum ne olur affet beni ruhum' diyordu. Onu düşünmemek için yeminler ediyordu. Ve akşam olunca yine aynı adam için dualar ediyordu. 'Unut artık onu, unut, unut u-n-u-t!' diyerek kendini hırpalıyordu. Neden hala aptal olduğunu düşündüğü bir adamı sevdiğini anlayamıyordu. Bana onu neden sevdiğini soruyordu. Susuyordum. Bilmiyordum. Elimden bir şey gelmiyordu. Hala ara sıra ağlıyordu, tek yapabildiğim saçlarını okşayıp 'geçecek' demek oluyordu. Bir türlü geçmiyordu. 

5 Yıl sonra...
Bu sabah o kadınla yine tanıştım. Daha güçlüydü, ve daha sıradan.  Her güne başka bir ben olarak uyanmaya alışmıştı. Gecenin ertesi güne ne getireceğini bilememeye alışmıştı. Bir gün mutlu, diğer gün üzgün, bir sonra ki gün kızgın uyanmaya alışmıştı. Sebebini sorgulamıyordu. O adam hala aklındaydı. Bu yüzden kendinden nefret etmeyi bir kenara bıraktı. Sorgulayarak kaderini değiştiremeyeceğini öğrendi. Kendine tiksinerek bakmaktan vazgeçti. Arada özlem yoklasa da 'Neden ben?' diyerek ağlamak yerine sağ yanağıyla geçmişe gülümseyip ardında bırakmayı alışkanlık edindi. Her gün başka bir kadın oldu. Unutabilmek için her yolu denedi. Her güne başka bir yüzle başlayıp birde öyle denedi. Ne yaparsa yapsın unutamayacağını, yaptığı şeylerin sadece kendini hırpalamaktan başka işe yaramadığını anladı. Eskisi kadar enerjik değildi, ve eskisi kadar sevgi dolu. Nefret bile yoktu artık. Sadece nefes alıyordu. Unutamıyordu, unutamayacağını biliyordu. Zamana bırakmaktan başka yapacak bir şey yoktu. Düşüncelerinin içinde boğulup ağlamayı bırakmıştı. Belki de göz yaşları onu bırakmıştı... Saydam camlarını kırıp yerine kalın duvarlar inşa etti. Yeniden birine güvenemeyecek kadar yorgundu. Hem birini bekliyordu, hemde beklemiyordu. Büyümüştü, artık kimseciklere içini dökemiyordu. Ne de olsa artık olgun bir kadın olmalıydı.

Bu sabah bir kadınla tanıştım, o kadın bendim.   



4 Mayıs 2018 Cuma

Savaşma Kendinle Kabul Et Kendini


Bundan bir kaç yıl önce kolayca kanabilen, saf bir yönüm olduğundan hayıflanırdım. Aradan geçen bir kaç yıldan sonra değiştim ve bu sefer de tam tersine kinci biri olduğumdan yakınmaya başladım. 

Sonra kendime dedim ki;
Sızlanmana gerek yok, iyi kötü ne varsa hepsi senin için var. Kötü huylarını sev, tüm duyguların karakterinin yapı taşı. Eskisi kadar affedici olmayabilirsin, bu senin kindar biri olduğunu değil, daha temkinli biri olduğunu gösterir. Düşüncelerimiz bu gün var, yarın yok. Savaşma kendinle, kabul et kendini. Karakterini olgunlaştırabilmek için başından ne serüvenler geçti, unutma. Şimdi takıntılı biri olduğunu düşünüyorsun, yarın bu düşünceden uzaklaşacaksın. Kim bilir takıntı huyun sana bu hayatta neler öğretecek...

Organlarımız her yıl yüzde doksan sekiz oranında yenilenir. Ruhumuzun yenilenebilmesi için ise acı çekmemiz gerekir. Bir şeyleri yenilemek için yıkıp yeniden inşa etmeliyiz.

Hayat bizi bazen hiç olmayacağımız yerlere götürür, hiç yapmayacağımız şeyler yaptırır, hiç bakmayacağımız yüzlere baktırır.
Evren öyle güzel dizayn edilmiş ki, her şeyin bir anlamı var. Yeter ki anlam karmaşasının içinde kaybolup yolumuzu kaybetmeyelim.

Çektiğimiz her acı kimliğimizi oluşturan yapı taşlarından bir parçadır.

Artık kolayca kanmadığın, yumuşak bir kalbinin olmadığı anlamına gelmez. Herkese evet dememeyi öğrenmen, seni merhametsiz ve bencil biri yapmaz. Herkesi hayatına almaman, seni kibirli biri, herkese güvenmemen seni paranoyak biri yapmaz. Unutma, başkalarının sana yapıştırdığı etiketlerden var olmadın. Seni bu güne getiren elalem değil. Her şey, karşılaştığın durumlara nasıl merhaba deyip kucakladığınla alakalı.

27 Nisan 2018 Cuma

Yanmak Değil Yakmak İstiyorum


Seni tüm kalbiyle sevmiş birinin kolunu kanadını kırıp terk ettin. Sen seversin böyle şeyler yapmayı, insanların hayatından çalmayı, ettiği ah ile dalga geçip gidişinle gurur duymayı.

Acımla olan eğlencen bittiğinde, sevmeyi öğrenip yaptıklarından pişman olduğunda, ben burada yaşattıklarını yaşatmak için bekliyor olacağım. Artık yanmak değil yakmak istiyorum.

Yaptığın ve söylediğin kötü olan ne varsa üzerime alınırdım. Meğer sen kızgın olamayacak kadar görmüyormuşsun beni. Ahirette bile kendi derdime düşüp sana olan öfkemi unutmayacağım. 

Allah'ın adaletine güvendiğini söyleyip, aşık bir kalbi kırma cesaretinde bulunuyorsun. O adalet bir gün senin karşında dikilecek, bilmiyorsun. Çekeceklerinle öğreteceğim sana, dara düştüğünde üstündeki ahın bana ait olduğunu anlayamasanda olur. 

Bir zamanlar benim insafım, senin insafsızlığın kadardı. Bazı şeyler çok geride kaldı. Lakayıt hecelerini kendine sakla. Ben artık yalancı bir sese kanıp bocalamayacağım.

7 Nisan 2018 Cumartesi

Yeni Bir Hayata Doğru



Herkesin gözü senin üzerindeyken küllerinden doğamazsın. Güçlü olacak gücü toplamalısın. Şatafatlı ışıkların altında hayallerini yıkmak için seni bekliyorlar. Yeniden ayağının altındaki kırmızı halıyı çekip seni düşürmelerine izin verme. Tekrar ruhunun kapılarını açmadan hataların nasıl dersler çıkarabileceğini öğren. Bak içine, sor kendine. Ne olursa olsun dik dur, boyun eğme.Yeni hayatında yeniden yerle yeksan olacak şeyler yapma. Kendi karakterini kendi ellerinle parçalama. Ararsan bulursun yolu. Bakarsan görürsün yanlışı. Unutma.

Şimdi aç aklının ve kalbinin kapılarını sonuna kadar. Artık ışığa doğru yürüyebilecek gücün ve cesaretin var. Korkma yıldızların ışıltısından. Bil ki parlayan her yıldızın sana katacak bir şeyi var. Hayat önüne ne koyarsa onu sevgiyle sar sarmala. Karşına çıkan ne varsa yoğur evir çevir düzelt ve güzelleştir. Hiçbir duygunun seninle oynamasına izin verme. Geriye dönüp baktığında övünerek anlatacağın bir hayatın olsun, kıskançlık ve karamsarlık dolu bir hayat değil. İnsanların yıldızlarını çalıp, ayaklarının altından kırmızı halılarını kaydıran kimselerden olma. 

Ararsan bulursun güneşi, bakarsan görürsün umudu. Sevinecek çok şey var bu hayatta. Kendi kıymetini anlayıp yola çıkmaya karar verdiğinde geç olmaması dileğiyle..

30 Mart 2018 Cuma

Heyecan ile Çık Yola


Meğer kendimi on beş yaşında bulmuşum, ama kendimi çoktan bulduğumu yirmi üç yaşımda fark ettim... Hep bir arayış içindeydim, yeteneğimi ve kim olduğumu arıyordum. İnsanlar sürekli yeteneğinizi keşfedin, kendinizi sevin ve sevdiğiniz işi yapın diyordu. Bir taneside çıkıp bunu nasıl yapacağımızı anlatmıyordu. Peki nasıl bulacaktık kim olduğumuzu? Sürekli bizi bastırıp, önümüze tüketebileceğimiz şeyler koyuyorları. Ruhumuzu beslememize müsaade etmiyorlardı.
Meğer heyecanlandığımız her ne ise, o bizim yeteneğimizmiş. Ve yeteneğimizde bizim kimliğimizmiş. 

Eğer bir yazı yazıyorken heyecanlanıyorsan, yazar olmak istiyorsundur, resim sergisinde gezerken heyecanlanıyorsan kendini bunun bir parçası olarak görüyorsundur, bir konferans dinlerken heyecanlanıyorsan seninde anlatmak istediğin şeyler vardır. Bizi heyecanlandıran şey, bizi mutlu eden şeydir. Ve mutlu olduğumuz yere aitizdir. Yeter ki içimizdeki sesi dinleyip kim olduğumuzu keşfedebilelim.

Öncelikle heyecanlandığımız şeyi bulacağız, daha sonra bununla ilgili hayaller kuracağız. Hayal kurmakla kalmayıp hayalimizi hedef haline getireceğiz. Sonrasında ise hedefimize doğru yola çıkacağız.Muhtemelen bu yolda çok yorulup üzüleceğiz, an gelecek pes etmek isteyeceğiz. 

Unutmamamız gereken şey ise hedefimizi sağlam kılanın, o yolda deneyimlediğimiz acılar ve mutluluklar olduğudur. 

Heyecanın ile çık yola, emin ol ki o seni yeteneğinle geliştirip mutluluğa götürecektir.

17 Mart 2018 Cumartesi

Ruhuma Sirayet Eden Bir Hastalık


Birbirimizden yitip gitme düşüncesi ruhumu düğümlüyor, kemiklerimi sızlatıyor. Birbirimizi bilinmez bir sona sürüklüyoruz. Ruhuma sirayet eden bir hastalıktan öte değilsin. Uyuşturdun tüm hislerimi, kovamıyorum içimden seni.

Birimizden biri ötekimizi başkalaştırdı. Hangimiz hangimizin hayallerine ayak uyduramadı. Ben kimim? Sahi, senden önceki ben miyim? Yoksa sana kendini sevdirmeye çalışırken yiten miyim?

Bir kadın var aynada, ışığı sönmüş gözleri ve yabancılaşmış gülümsemesiyle bana bakıyor. Bir kadın var yakamda, tüm külfeti üzerime yüklüyor. Ruh hangi kadına ait aynada ki ve içimdeki kadınların hiç biri bilmiyor.

Kapat gözlerini kalbim. Dinle beni. Hala içinde bir yerlerdeyim. Yok olanla yok olunmaz tıpkı ölenle ölünmediği gibi. Bırak o adamın gölgesinde yürümeyi. Hastalıklı bir ruhu olmayanlar şiir yazamazlar. Şiir kül ister, yıkım ister. Şair en başta acıya aşıktır, ve sonra bağımlı. Tüm bunları göze alıp onu kaybetmeden önce bir şiir yaz. Sonra yok et o narsist adamı ve aynada ki parçalanmış benliğini. 

Yürek yorulur, dilin yolu kesilir, 
Gözler boşluğa hapsolur.
Hayaller derine dalar,
Çıkış yolunu unutur.
Çırpınışlar kendini ele verir,
Tükenişler aşikar.
Hayat hep bir şeyleri çalar,
İnim inim inletmeden vermez geri.
Süründürür, oradan oraya vurur,
Ortada dımdızlak kalırsın. 
En acıklısıda,
Bu durumun artık umurunda olmayışıdır.
Dilin yolu açılsa da, gönül gözün kapalıdır.
Ey hayat, düştüm nihayet yakandan
Şimdi sen koş ardımdan.

7 Mart 2018 Çarşamba

İnziva


Sevgili yağmurdan kaçarken doluya tutulduğum;

İçimdeki her şeyini topladım. Yarın sabah ne varsa kapının önüne koyarım. Bende hiç bir şeyin kalmasın. Kalırsa kendini toparlayamazsın. Bilirim hayatın karmaşasından kaçmaya çalışırken paramparça olup etrafa saçılma duygusunu. O yüzden aklın kalbin her şeyin sende kalsın. 

Ben senden hiç bir şey istemiyorum. Sadece sevgini istemiştim, onuda vermeyi beceremedin. Bu saatten sonra akılmış, anıymış, kalpmiş sende kalsa bende kalsa ne fark eder. Zaten hayatın kendisi koca bir acı curcunası. Sol yanımın sızısı geçse hayat sağ yanımdan vurup yerlerde süründürür. Yürekteki ani sıkışmalar, boğaz düğümlenmeleri, uykusuz kalışlar.. Bunlar hiç bir zaman geçmeyecek. 

Hesabımızda sonsuz bir aşk vardı nasibimizde ise sonsuz bir acı varmış.Her mutluluk ardından yıkımlar ile gelirmiş, bunu çok geç anladım. 

En beklenmeyen terk ediş oyalanmaktan iyidir. 

İnzivaya çekiliyorum.

5 Şubat 2018 Pazartesi

Bir Kadın Daha




Bir kadın daha kalbinden bavulunu toplayıp bilinmezliğe doğru yola çıktı. Bir kadın daha yitti gözünün ucunda, burnunun dibinde. Onun haberi var mıydı bir kadının daha intiharı olduğundan? Bilse utanırdı bir zamanlar sahip olduğu ruhundan. Bilse utanırdı kullandığın tüm kalpler yerine kendi kalbinden.

Donuk suretinin arkasında incinmiş bir adam olduğuna kim inanır söyle. Anlat belki kanarım bir kez daha incitilmiş gönlüne. Aynı acıyla ayrı evlerde büyümüştük. İkimizde çok iyi biliyorduk sevgisizliği. Bizi birbirimize getirende bu değil miydi? Geçmişin yaraları, geleceğin bilinmez heyecanı.. Yeni bir hayat hayali kurduk ve tekrar başa döndük.

Zamanın unuttuğu görülmemiştir. Gideni geleni, terk edeni geri döneni. Sen unutmaya çalışırsın o yüzüne vurur. Görmezsin duyurur, kaçarsın karşına çıkartır. Peşine düşer süründürür.

Dönmemek üzere bir yola çıktım bedeline razıyım. Kendime verdiğim sözleri tutmayı pek beceremem bilirim. Buralarda sana yer yok kalbim. Buralarda sadece bilinmez çarpıklıklara yer var. Burası onun büyük aşkıyla yok oluşunun gezegeni. Senin yok oluş yerin ise ilerideki uçurumun dibi.

Buralarda sana tutunacak dal yok kalbim. Burada sadece kurumuş yapraklar, solmuş bir kalp ve bataklık var. Burası onun sevdasının zindanı. Senin yok oluş yerin ilerideki uçurumun dibi.

1 Ocak 2018 Pazartesi

Sokaklarında Vuruluyorum.


Gözlerindeki derinliğin içinde başka bir kadın olduğunu anlamam sadece bir saniyemi aldı. Senin yalanlardan ibaret olduğunu anlamam ise sekiz ayımı... Kalbine o kadar derinden bağlıydım ki, aklımdan şüphe ettim senden şüphe etmedim.  İnanmak istemedim bir türlü. Ağzından çıkan kelimeler ne kadar netse o kadar kulağımda yankılandı. Kahroldum. 

Ne kadar benimsen o kadar yokmuşsun meğer. Sessizliğin içinde kendimi kendimden dinliyorum. Nerede hata yapıp seni kaybettiğimi bilmiyorum. Gittiğin günden beri kalbimin atışını boğazımda hissediyorum.

Kıyamet benim kalbimde çoktan koptu. Düşüyor ruhum, tıpkı teninden kopan diğer parçalanmış bedenler gibi. İçimde koca bir boşluk var. Orayı artık sen bile dolduramazsın. Boğulmak gibi değil, uçurumdan düşmen gibi değil. Adını hiç bilmediğim günlere yürüyor gibiyim. Sokaklarında vuruluyorum. Kendi ellerimle içine inşa ettiğim camdan şatolar üzerime yıkılıyor. Uğruna çektiğim bu yegane zulmü katlanılır kılan tek şey, bir zamanlar Tanrının bir hediyesi olduğunu düşündüğüm anılar.

Gitmeden bir kaç dakika önce önünde eğilmiştim, baştan aşağı süzmüştüm ruhsuz bedenini. Biri gelmiş, biri gitmiş senin için ne fark eder. Dününü bugününe hiç bir zaman taşımadın, sende acı bile yok. Artık öğrendim.