5 Ağustos 2019 Pazartesi

Katre



Ördüğün duvarlar var mı? İnsanların yüzüne kapattığın kapıların? Hiç olmadı mı sevmişliğin- yanılmışlığın? Hiç üzülmedin mi en ağır tarafından? Yıkılmadın mı sevgini avucuna sunduğun biri tarafından? Sahiden hep böyle miydin? Fütursuz.. hoyrat.. kalpsiz.. Yaşantılardan ders çıkartmak bu kadar zor muydu? Gitmek yerine savaşmak? En azından denemek.. kalmak?

Aşk, 
Her şeyin farkında olanların yaşayabileceği türden bir şey değildi.
Mektuplar tükendi,
Ve hepsi birer yaşantıdan ibaretti.

Milyonlarca katre olsan,
Bunda böyle dindiremezsin öfkemi.

28 Haziran 2019 Cuma

Yanlış Sorularda Doğru Cevaplar


Bir sabah uyanıyorsun ve her şey bitmiş oluyor. 
Hatırlamak istesen de hatırlayamıyorsun..
Sanki tüm bu olanları hiç yaşamamışız gibi..

Başarısızlıkla sonuçlanan tüm çabalarına rağmen, aylarca unutmaya çalışıp unutamadığın- hayatın daha fazla kalbine sapladığı gerçekler; bir sabah uyandığında yok oluyor.

Önemli olan unutmaya çalışmak ve bununla ilgili şeyler yapmak değil; önemli olan önce hissedebilmek, acıya bağımlı kalıp kalmamaya karar vermek. 
Önemli olan eyleme geçebilmek değil.. duyguya geçirebilmek.

Kendimize yanlış soruları soruyoruz.. yanlış cevaplarda doğruyu arıyoruz. 
Sorular 'Neden ben? Nasıl unutacağım? Onsuz nasıl yaşayacağım' cümlelerinin içinde değil. Mesele telefonumuzdan 11 haneli numarayı silebilmek değil. 

Soruya odaklandığın için cevabı göremiyorsun. Kendine sorduğun sorular ne kadar fazla ve detaylı olursa olsun, cevaplar net değilse hiç bir işe yaramazlar.
Doğru soru; 'Hayatıma böyle devam etmek istiyor muyum?' 
Tek soru.. Kafanı kurcalamayan en yalın hali ile.

Şimdi,
Acıya bağımlı mı olmak istiyorsun? Yoksa ondan kurtulmak mı?


5 Nisan 2019 Cuma

Zihnin Kölesi


Zihnimin kölesi değil sahibiyim. Fikirler beni değil, ben fikirleri oluştururum. Geçmişte yaşayarak ya da başkalarının dayattığı fikirler ve duygularla değil- kendi zihnim ve kalbimle varolurum. İlaçları reddediyorum, biraz oksijen ve hobi beni iyileştirmeye yeter. Ve ardından geçmiş ile yüzleşip, onu geride bırakmak..

Hiç bir zaman intihar etmek istemedim, sadece intihar etmek istemeyi istedim. Çünkü ancak bu şekilde sürekli sorgulayan beynimi susturup, sıradan, aptal bir insana dönüşebilirdim. Onlar gibi olmak istedim.. Düşüncelerimi durdurmak istedim.. 
Ama onlar beni var edendi. Onlar olmasaydı 'ben' olmazdım. 
Artık bununla yaşamayı öğrenmeye  karar verdim. Kendime her gün başka bir psikolojik hastalık teşhisi koyarak yaşamaktan vazgeçip, kendimi sevgiyle tedavi edecektim. 
Artık uyanma vakti!
Herkesin duygularını ben yönetemem. Kimseyi ben öldürmedim, kimseyi ben yaratmadım. Kimsenin travmalarının sebebi değilim. Herkes kendinden sorumludur. İyi ve kötü vardır, ve birde seçimler.. Hangisini seçeceğini belirlemelisin. Artık şanslı olduğunu fark et. 
Acıların ve sevinçlerin.. karşımıza çıkan her şeyin bir sebebi var; geçmiş tecrübelerini kullanarak yeni seni var et.
Kendini suçlamaktan vazgeç. 
Geçmiş versiyonların orada kaldı.
Artık başka birisin.

16 Şubat 2019 Cumartesi

Olmak ile Olmak İstemek


Olmak ile olmak istemek arasında o kadar fark var ki.. Sevmek ile sevmek istemek- katil olmak ya da katil olmak istemek..  İstediğimiz kişi mi oluyoruz? Yoksa sahiden olduğumuz kişi mi olmak istiyoruz? 

Kararlarımız bize çıta atlatıyor ya da yozlaştırıyor. Çıta atlarsak bir sonraki tırmanışa hazırlanıyoruz. Yozlaşırsak ise tırmanacak aletlerin hayatımıza girmesini bekliyoruz. Her seçim bir adım atarak karara ulaşmamızı sağlıyor ve her karar karşımıza yeni bir seçim çıkartıyor. Hep daha fazlasına ulaşmak uğruna seçenekler içinde boğuluyoruz. 
Ve sonuç; delilik.
İçi boş bir delilik. Dahilikten, bilinçten ve yetenekten uzak, hiç bir işe yaramayan tüketim deliliği. Yaratmadan tüketmek? Ne olduğumuzu bilmeden ve anlamaya çalışmadan sırf kaçabilmek için başka biri olmak istemek- belki bazen içindeki boşluğu doldurabilme düşüncesiyle sonu gelmeyen bir tüketim döngüsüne girmek. Ya da içindeki boşluğun kendinden ötürü olduğunu algılayamayıp çabadan uzak, başka biri olmayı dilemek...

Kendinden kaçamazsın. Özün ve fikirlerin orada, içinde. Onları öylece çöp poşetine koyup sokağa atamazsın. Çıkış yolu bulamayıp kendini öldürmek istediğinde katil olmazsın. Sevdiğin biri ile birbirinize kattığınız bilgilerle; sevmek isteyip kendini zorladığın ama sevemediğin biriyle birbirinize kattığınız şeyler aynı olmaz. Orada yıkımı ve hayal kırıklığını öğrenirsin. 

Çabalamaktan kaçma, duygularından ve hayal kırıklıklarından da.. 
Kendini sevmeyi öğren, kendine verdiğin sözleri tutmayı da..
Özüne dön ve yüzleş.
İşte o zaman sen 'sen' olacaksın. Başka biri ya da bir şey olmak istemeyeceksin.

29 Ocak 2019 Salı

Yara İzi Sızlayanlara;


Birini sevdim.
Ki büyük ihtimalle bütün kişisel hikayeler birini sevmekle başlıyor...

Birini sevmek kendi içine doğru çıktığın bir yolculuk.
Birini sevmek, deliliğin içinde kendini kaybetmeden bulmaya çalışmak.
Birini sevmek,  kendini keşfetmek için yıkım ile debelenip durmak.

Kalbindeki yara izi sızladığında ona bak ve tebessüm et. Çünkü o yürek ağrısının içinde, kendini tamamlamak için çıktığın yolculukta başına gelen anılar var. Bilirim, başta acıtmıştır mutlaka anılar. Ama sonra bir bakmışsın başına gelen hadiseleri sorgularken olgunlaşmışsın. Başına gelenleri sindirmişsin ve nefretten uzaklaşmışsın. Büyümüşsün-anlamışsın. Kendine haksızlık etmeyi bir kenara bırakmışsın. Yanılmanın yanlış olmadığını fark etmişsin. İyi ki sevmişim demişsin. 


Yokuş aşağı sürüklendiğini ve bunu engelleyemediğini fark ettiğinde bırak kendini. Varacağın yere giden yokuşun adı da yol değil mi?

24 Ocak 2019 Perşembe

Tanrım Hala Delirmedim


 Giderken ardında bıraktığın sigara paketinin içinden bir tane aldım. Kırmızı perdeleri belime dolayıp balkona çıktım. Sokağın sonuna doğru bakarak 'Acaba dönüp unuttuğun paketi alır mısın' diye düşündüm. Ya da unuttuğun kırık kalbimi.. Bir kaç dakika içinde tüm paketi bitirdim. Sanki paket bittiği anda sokağın başında belirecekmişsin gibi.. 
Gelmedin. 

Bıraktığın hiç bir şeye dokunmadım. Günler geçti. Kitaplar tozlandı. Çarşaflar yıprandı. Tabaklar kırıldı. Gözlerim kurudu. Aylar geçti. Fotoğraflar kilitli çekmecelere kaldırıldı. Anahtarlar dolapların üzerindeki kutulara saklandı. Yaz geldi. Odaya senden başka bir güneş girdi. Sonra oda gitti, sonbahar geldi, yapraklar odanın içine taştı. Rüzgar tenime doldu. Çoraplarımı giymemi hatırlatan biri artık olmadığı için hasta oldum. Belkide bilerek hasta olmuşumdur, bilmiyorum. Kendi çorbamı kendim yaptım. Mevsimler birbirini kovaladı. O boş paket hala aynı yerde seni bekledi. Camdan sokağın sonuna bakmak için balkona çıkışlarım azaldı.  Anılarımızın olduğu kutu kafama düşerde geçmiş bir tokat gibi yüzüme çarpar diye korkarak önünden geçtiğim dolabı değiştirdim. Alışmaya alıştım. Olan yitirilmiş anılara oldu- ne bana ne de sana, sadece artık bize ait olmayan sahipsiz anılara. Oysa onları inşa etmek için ne çok uğraşmıştık...

Artık içimde alışmak kavramı ile gelen koca bir boşluk var. Orayı artık sen bile dolduramazsın. Boğulmak gibi değil, uçurumdan düşmek gibi değil. Acı bile yok. Adını bilmediğim günlere yürüyor gibiyim. İyi şeyler olacakmış gibi, ve aynı zamanda olmayacakmış gibi.

İster istemez hayat beni bir yerlere taşıdı. Geceleri sarhoş olup senin için ağladığım, kendime acıdığım günler geride kaldı. Ben hiç bir şey yapmadım. Küflendi gidişine olan kızgınlığım, sana olan özlemim ve aşka olan açlığım. 

Tanrım, onca şeye rağmen hala delirmedim. Bunu için sana teşekkür mü etmeliyim?