29 Ocak 2019 Salı

Yara İzi Sızlayanlara;


Birini sevdim.
Ki büyük ihtimalle bütün kişisel hikayeler birini sevmekle başlıyor...

Birini sevmek kendi içine doğru çıktığın bir yolculuk.
Birini sevmek, deliliğin içinde kendini kaybetmeden bulmaya çalışmak.
Birini sevmek,  kendini keşfetmek için yıkım ile debelenip durmak.

Kalbindeki yara izi sızladığında ona bak ve tebessüm et. Çünkü o yürek ağrısının içinde, kendini tamamlamak için çıktığın yolculukta başına gelen anılar var. Bilirim, başta acıtmıştır mutlaka anılar. Ama sonra bir bakmışsın başına gelen hadiseleri sorgularken olgunlaşmışsın. Başına gelenleri sindirmişsin ve nefretten uzaklaşmışsın. Büyümüşsün-anlamışsın. Kendine haksızlık etmeyi bir kenara bırakmışsın. Yanılmanın yanlış olmadığını fark etmişsin. İyi ki sevmişim demişsin. 


Yokuş aşağı sürüklendiğini ve bunu engelleyemediğini fark ettiğinde bırak kendini. Varacağın yere giden yokuşun adı da yol değil mi?

24 Ocak 2019 Perşembe

Tanrım Hala Delirmedim


 Giderken ardında bıraktığın sigara paketinin içinden bir tane aldım. Kırmızı perdeleri belime dolayıp balkona çıktım. Sokağın sonuna doğru bakarak 'Acaba dönüp unuttuğun paketi alır mısın' diye düşündüm. Ya da unuttuğun kırık kalbimi.. Bir kaç dakika içinde tüm paketi bitirdim. Sanki paket bittiği anda sokağın başında belirecekmişsin gibi.. 
Gelmedin. 

Bıraktığın hiç bir şeye dokunmadım. Günler geçti. Kitaplar tozlandı. Çarşaflar yıprandı. Tabaklar kırıldı. Gözlerim kurudu. Aylar geçti. Fotoğraflar kilitli çekmecelere kaldırıldı. Anahtarlar dolapların üzerindeki kutulara saklandı. Yaz geldi. Odaya senden başka bir güneş girdi. Sonra oda gitti, sonbahar geldi, yapraklar odanın içine taştı. Rüzgar tenime doldu. Çoraplarımı giymemi hatırlatan biri artık olmadığı için hasta oldum. Belkide bilerek hasta olmuşumdur, bilmiyorum. Kendi çorbamı kendim yaptım. Mevsimler birbirini kovaladı. O boş paket hala aynı yerde seni bekledi. Camdan sokağın sonuna bakmak için balkona çıkışlarım azaldı.  Anılarımızın olduğu kutu kafama düşerde geçmiş bir tokat gibi yüzüme çarpar diye korkarak önünden geçtiğim dolabı değiştirdim. Alışmaya alıştım. Olan yitirilmiş anılara oldu- ne bana ne de sana, sadece artık bize ait olmayan sahipsiz anılara. Oysa onları inşa etmek için ne çok uğraşmıştık...

Artık içimde alışmak kavramı ile gelen koca bir boşluk var. Orayı artık sen bile dolduramazsın. Boğulmak gibi değil, uçurumdan düşmek gibi değil. Acı bile yok. Adını bilmediğim günlere yürüyor gibiyim. İyi şeyler olacakmış gibi, ve aynı zamanda olmayacakmış gibi.

İster istemez hayat beni bir yerlere taşıdı. Geceleri sarhoş olup senin için ağladığım, kendime acıdığım günler geride kaldı. Ben hiç bir şey yapmadım. Küflendi gidişine olan kızgınlığım, sana olan özlemim ve aşka olan açlığım. 

Tanrım, onca şeye rağmen hala delirmedim. Bunu için sana teşekkür mü etmeliyim?