13 Nisan 2013 Cumartesi

Ölsün Tanrım


Bu gün çok yazdım. Oysa duygusuz olduğumu söylerler. İçimde sen varsın, bilmiyorlar. Gizliyorum seni herkesten, her şeyden. Korkuyorum duyulursa bitersin diye. Aslında ağzıma 'aşkım' gibi şeyler yakışmaz. Beceremem hissederek söylemeyi, kekelerim. Ama iş aşk acısına geldiğinde kalbimde ki tüm yükleri kağıda dökerim. İçimdeki seni tanımıyorum, şimdilik. Tek bir şey biliyorum canımı çok yaktığın. Mesela ben mutluyken yazamam. Zaten kalbimde hiç boş durmaz. İlla bir acı, ayrılık, nefret ister. Sanırım tepeden tırnağa her zerrem mutsuz olmak istiyor. Acaba ben mutsuz olmak için yaratılan kadınlardan mıyım? Bazen 'Tanrım bende gök kuşağına bürüneyim, kalemim kırılsın sadece onun gözlerine bakayım, yazacak acım olmasın' diyorum. Tanrı kabul etmiyor, yazmaya devam ediyorum. Sanki buruşmuş kağıtlara hüküm giymiş gibiyim. Düşünüyorum, düşünüyorum yazacak mutluluk bulamıyorum. Yazmak için illa deşeceğim bilinç altımda ki eskileri. Kimi zaman mutlu resimlere el atıyorum. Hepsinin arkasından buruk düşler çıkıyor. Tanrım bu nasıl bir ceza? Bende hatırlamadığım zamanların tatlı alaycı kızımıydım acaba? Buruk buruk hatırlıyorum, biri geldi benim dünyamın merkezini benden çaldı. Yapmaması gerekirdi. Ellerimle vermiş gibi suçlu hissediyorum kendimi. Sanırım oda bana boğuk grisini bıraktı. Ve şimdi çıkmıyor benden, ne kadar yazsam da tükenmiyor içimde ki bilinmez. Ve ben onu artık tanıyamıyorum Tanrım. Bana öyle acı kesikler atıyor ki, yazmam gereken daha çok acı yapmam gereken daha çok saçmalık var. Kurtulamıyorum, yapamıyorum. Lütfen ölsün artık ölsün içimde ki dehşet. Kapansın yaralarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder