17 Temmuz 2014 Perşembe

Aklı Olmayanın Fikri


Satanist olmayıp gothic takılan insanlar gibiyim. Dışarıya zararım yok, yediğim her halt kendime. İçimi kemiriyorum. Dışarıdan ilgi çeken tehlikeli bir sevimlilik, içten ise vahşet. İçim yırtılmış fileli çoraplar gibi. Orada bin bir ruh dolanıyor. Her gün başka bir beni öldürüyorum.  Ruhum bölünüyor. American horror storynin birinci sezonundaki evin bodrum katından farkım yok. Sahi, içimde kaç ölü, kaç hayal kırıklığı barındırıyorum? Bileklerini sağdan sola kesen ergenler gibiyim. Dikey kesersem ölürüm, biliyorum. Ama ben ölmek istemiyorum, dikkat çekmeyede çalışmıyorum. Sadece sebebini bilmediğim bir şey için kendimi cezalandırıyorum. İçimde bir boşluk var. Sanırım orası öldürdüğüm benlerin yarattığı boşluk, sanırım orası artık mezar. Başlarda bu durumlarımdan bir kaç arkadaşıma bahsettim. Hani derler ya içini dök rahatla, derdini anlatmayan derman bulamaz falan. Hepsi yalan fasa fiso laflar. Derdini anlatırsan daha çok büyür, içinden çıkılmaz bir hal alır. Büyür derken der büyümez, dert gözünde büyür. Hele ki delirmeye meyilli güçsüz biriysen kendi kendinin uyku düzenini bozar, odalara kapatırsın. Akıl hassastır, savunmasızdır hemen incinir. Mesela birini çok sever çok bağlanırsın, gün gelir gider ve canın çok yanar. Aslında o çoktan gitmiştir canını yakamaz. Sen içinde kalmış parçasıyla paranoyaklaşırsın, kendine eziyet edersin. İnsan insana hiç bir şey yapmaz, insan ne yapıyorsa kendi kendine yapar. Her şey kendi kafamızda biter. Başkalarından gelenleri aklımız işine gelirse içine alır. Biz kendi kendimize acı çektiririz. Çünkü akıl ve kalp ne kadar zıt kutuplar olsalarda bir zaman sonra birbirlerine uyarlar. Çünkü akıl içine ne sokmak istersen onu algılar. Kalbinin çektiği sancıları sokmak istersen onları algılar. Acı çekmek istiyorsan acıyı önüne serer. Genelde hep acıdan şikayetçiyiz. peki ya o acı kimden kaynaklı? Kendiliğinden mi ortaya çıkıyor? Aklımız bize oyunlar oynamıyor, biz aklımıza oyunlar oynuyoruz. Her şeyi kendimize biz yapıyoruz. Her şeyi dert edinerek kafamızı biz karıştırıyoruz. Çok düşünmekten deliriyoruz. Mutlu olmak istesekde bunu aklımıza sokamıyoruz. Çünkü yüzyıllardır insan böyle birşey, yoktan var eder ve kuruntuludur. Mükemmeli ister, elindekiyle yetinemez. Her şeyi tüketir ve sonunda içi karanlık bir bedenle amaçsızca ortada kalır. Ve şimdi bir başka çelişki daha. Madem ben yaşadığım her şeyin cevabını verebiliyorum, herşeyin farkındayım. O zaman neden hala bu tuhaf boşluğun ortasındayım? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder