30 Temmuz 2014 Çarşamba

Canım Demiştin, Neden Gittin?


Moralim bozuktu, anlatacaklarım vardı ama sen yoktun. Gerçi moralimin bozuk olmasının sebebide yokluğundu. Seni sana anlatabilsem yinede anlattıklarımı anlayıp pişman olmazdın. Gerçi sen olsaydın anlatacak derdim sıkıntım kalmazdı. Yanımda olsaydın hiç bir şeyden şikayet etmez halime şükrederdim. Bana bakan gözlerinin, dokunan ellerinin kıymetini bilirdim. Yokluğun çok büyük, hani anlatılmaz yaşanır derler ya işte öyle bir şey. Seni çok istiyorum ama elimden bir şey gelmiyor. Bu nasıl bir çaresizliktir bilemezsin. Canım demiştin bana. Peki o zaman neden gittin? Gözlerinin önünde o kadar ağladımda neden bir çaresini bulamadın? Sadece gittin. Korktun, kaçtın, beni dinlemedin. Çok erkek tanıdım hepsini toplasan bir adam etmez , hepsinin ihanetlerini toplasam roman yazarım diyorum ama her seferinde ilkmiş gibi kanıyorum. Sen benim için son oldun. Sanada ilkmiş gibi kandım ama sen ihanet ederek gitmedin. Kalbimi alarak gittin. Ve benim yanan canımı anlatabileceğim bir sen bile yok. Bir tek yastığım var. Ağlarken sarıldığım, başımı koyup hayallere daldığım, seni düşündüğüm bembeyaz bir yastığım. Şöyle bir düşünüyorumda yastığım benim en yakın arkadaşım. Sevincimde onda gözyaşlarımda. Seni ağlayarak anlattığımda o, beni senin gibi terk etmeyende. O kadar kötü şeyi dinlemesine rağmen bembeyaz. Keşke bende onun gibi kalabilsem. Beni öyle yıprattınki çöp bile almaz artık içimi. Neler çekiyorum bir bilsen. Bir gelsende anlatsam. Kim bilir belkide anlatamam. Geldiğin an her şeyi unuturum. Tüm çektiklerim gözlerine baktığım an silinir gider. Yada anlatırım her şeyi, vicdan azabından erirsin. Hangisini tercih edersin? Doğru ya sana bir şey olmaz. Anlattıklarım bir kulağından girer öbüründen çıkar. Unutmuşum, sevmiyordun ki sen beni. Sevmiyordun, sevmiyorsun, sevmeyeceksin. Madem durum böyle neden canım dedin bana? Neden o herkesin ağzına lepiska olmuş kelimeye yeniden anlam yükledin? Neden kendini bu kadar sevdirdin? Sen benim aynam olmuştun. Sana her baktığımda kendimi görüyordum. Her cümlende ben vardım. Her gün daha fazla bağlandım. Sonra senanlamsızca gittin, canımın yandığıyla kaldım. Senle ne kadar mutlu olduysam senlede o kadar berbatım. Anlamazsın hiç düşünme. Gerçi sen beni çoktan unutmuşsundur. Ben kendi kendime büyütüyorumdur. Ah bir kez gelmen için neler vermezdim. Bir anlatabilsem sana sensizliğimi, sen bile dayanamaz yeniden severdin. Ben aptalım bilirsin, hiç bir şey olmamış gibi affederim. O kırılan kalp benim değilmiş gibi, ilk gün ki gibi seni çok sever çok mutlu ederim.

18 Temmuz 2014 Cuma

Dönmediğin İçin Kızgınım


Artık senin için dua etmiyorum, pes ettim. İstediğin kadar uzağa gidebilirsin. Umrumda bile değil. Hala kendimi berbat ve boşlukta hissediyorum ama sebebini bilmediğim bir şekilde istemiyorum seni. Nasıl olduda aklım başıma geldi bende bilmiyorum. İşin garibide seni istemememe rağmen hala düzelmedim. Hala berbat haldeyim. Sanırım dönmeni umut etmeyi bıraktığım gün kendimdende umudu kestim. Annem büyüdükçe olgunlaşacağımı her şeyi kafama takmayacağımı söylüyor.  Her gün ağlayan bir kızı tercih kalpsiz birine tercih ederim. Çünkü anneler her zaman haklıdır.  Ben gün geçtikçe duygusuz birine dönüşüyorum ve buna garip bir şekilde olgunlaşmak deniyor. Saf, masum, çocuk kalpli kalmayı yeğlerdim. Maalefes her şey istediğimiz gibi gitmiyor. İstemedende olsa seni geride bırakıyorum. İlerisi için pek bir umudum yok. Kimsenin beni sevemeyeceğine ve kimseyi sevemeyeceğimi düşünüyorum. Çünkü hep aptal huyları olan bir kızdım. Beni seven insanları hep göz ardı ederdim. Sevdiğim insanlarıda hep çok severdim. Her zaman en çok ben sevmeliymişim gibi hissederdim. En çok ben sevincede en az ben sevilmiş olurdum. Bu yüzden hep terk edilen ben oldum. Beni sevenle olmayı bir türlü beceremedim. Çünkü bu mantıklı bir hareket olurdu, benimle uzaktan yakından alakası olmayan bir davranış olurdu. Hayatım boyunca iki şeyden korktum. Biri annem gibi bir anne olamamak diğeri ise babamın annemi sevdiği gibi beni sevecek bir adamın hayatıma girmemesi. Büyüdükçe anladım ki beni hiç bir zaman çok sevecek biri olmayacak. Ben hiç bir zaman annem gibi sevilemeyeceğim. Mutlu bir ailem olmayacak. Ya beni seveni sevemeyeceğim yada beni seveni daha fazla sevip üzüleceğim. Büyüdükçe olgunlaşacağım ama asla dengeli olmayı öğrenemeyeceğim. O yüzden keşke dönsen, beni eskisi gibi sevebilsen. En çok senin yanında mutluydum ben. Hayal kurmayı sevmediğim halde en çok seninle hayal kurmuştum ben. İlk defa geleceğimi bir adamın üstüne kurmuştum. Dön diyorum, seni seviyorum ama garip bir şekilde istemiyorum seni. Belkide kızgın olduğum içindir. Belkide dönmediğin için kızgınımdır, yada dönsen bile yaptıklarını affedemeyeceğim için kızgınımdır. Seni seviyorum ama affettirebileceksen dön. Bir daha canımı yakmayacağına söz vereceksen dön. Seni seviyorum. 

Neye Göre Unutmak?


Elimde olmayan sebeplerden dolayı özlüyorum seni.Bu nefes alamamaya benziyor. Nefesim tamamen kesilsin istiyorum ama cesaret edemiyorum. Yani seni unutmak istiyorum ama cesaret edemiyorum. Seni unutmak demek güneşe aya yıldızlara marsa jüpitere kısaca tüm evrene küsmek demek. Seni unutmak nefesimin kesilmesi ihtimalinden bin beter. Ömür boyu zar zor nefes almaya çalışmak çok beter. Bu durumda ömür boyu sakat ve yatalak kalıp acı içinde yaşamak mı yoksa ölmek mi daha kolay sorusunun cevabı sen oluyorsun. Seni benzetebileceğim onlarca şey varken sen olmamayı seçiyorsun ve ben yokluğunu kıytırık şeylere benzetiyorum. Ah şimdi olan önüne neler neler sererdim. Unutmak ucu belirsiz bir kavram. Unutmak çok çaba gerektiren bir olay. Ben seni ne yapar ne eder unuturum, bir zaman sonra karşıma çıkarsın her şey başa döner. Unutmak tamamen palavra. Unutacağım demek kendime söylediğim en büyük yalan. Unutmak en zor ve en imkansız. Bağlanmak ne kadar kolaysa unutmak o kadar zor. Neye göre kime göre unutmak? Kadere mi bağlı yoksa kadere yapılan bir isyan mı? Ara sıra canım deyişin geliyor aklıma, sesin çınlıyor kulağımda. Söylesene nasıl unuturum. Yeni bir sayfa açıp nasıl her şey yolundaymış gibi yaşarım? İçim acıyor benim. O kelimeden nefret ede ede sayıklıyorum 'Ben bu adamı unutacağım yoksa hayatıma devam edemem'. Kendi kendime ne anlatıyorum ben böyle. Neden bu imkansızın çabasını vermek. Unutmak diye bir şey yok nokta. Unutmak yok ama alışmak var. Yerini başkasının doldurmasına izin vermek ve aklıma gelsen bile ister istemez canımın eskisi gibi acımaması diye bir şey var. Unutmak yok rafa kaldırmak var. Rafa kaldırmak yeniden birine karşı heyecanlanana kadar yok. Yerini dolduracak biri elbet gelir ama unutmak imkansız işte, kahretsin.

17 Temmuz 2014 Perşembe

Aklı Olmayanın Fikri


Satanist olmayıp gothic takılan insanlar gibiyim. Dışarıya zararım yok, yediğim her halt kendime. İçimi kemiriyorum. Dışarıdan ilgi çeken tehlikeli bir sevimlilik, içten ise vahşet. İçim yırtılmış fileli çoraplar gibi. Orada bin bir ruh dolanıyor. Her gün başka bir beni öldürüyorum.  Ruhum bölünüyor. American horror storynin birinci sezonundaki evin bodrum katından farkım yok. Sahi, içimde kaç ölü, kaç hayal kırıklığı barındırıyorum? Bileklerini sağdan sola kesen ergenler gibiyim. Dikey kesersem ölürüm, biliyorum. Ama ben ölmek istemiyorum, dikkat çekmeyede çalışmıyorum. Sadece sebebini bilmediğim bir şey için kendimi cezalandırıyorum. İçimde bir boşluk var. Sanırım orası öldürdüğüm benlerin yarattığı boşluk, sanırım orası artık mezar. Başlarda bu durumlarımdan bir kaç arkadaşıma bahsettim. Hani derler ya içini dök rahatla, derdini anlatmayan derman bulamaz falan. Hepsi yalan fasa fiso laflar. Derdini anlatırsan daha çok büyür, içinden çıkılmaz bir hal alır. Büyür derken der büyümez, dert gözünde büyür. Hele ki delirmeye meyilli güçsüz biriysen kendi kendinin uyku düzenini bozar, odalara kapatırsın. Akıl hassastır, savunmasızdır hemen incinir. Mesela birini çok sever çok bağlanırsın, gün gelir gider ve canın çok yanar. Aslında o çoktan gitmiştir canını yakamaz. Sen içinde kalmış parçasıyla paranoyaklaşırsın, kendine eziyet edersin. İnsan insana hiç bir şey yapmaz, insan ne yapıyorsa kendi kendine yapar. Her şey kendi kafamızda biter. Başkalarından gelenleri aklımız işine gelirse içine alır. Biz kendi kendimize acı çektiririz. Çünkü akıl ve kalp ne kadar zıt kutuplar olsalarda bir zaman sonra birbirlerine uyarlar. Çünkü akıl içine ne sokmak istersen onu algılar. Kalbinin çektiği sancıları sokmak istersen onları algılar. Acı çekmek istiyorsan acıyı önüne serer. Genelde hep acıdan şikayetçiyiz. peki ya o acı kimden kaynaklı? Kendiliğinden mi ortaya çıkıyor? Aklımız bize oyunlar oynamıyor, biz aklımıza oyunlar oynuyoruz. Her şeyi kendimize biz yapıyoruz. Her şeyi dert edinerek kafamızı biz karıştırıyoruz. Çok düşünmekten deliriyoruz. Mutlu olmak istesekde bunu aklımıza sokamıyoruz. Çünkü yüzyıllardır insan böyle birşey, yoktan var eder ve kuruntuludur. Mükemmeli ister, elindekiyle yetinemez. Her şeyi tüketir ve sonunda içi karanlık bir bedenle amaçsızca ortada kalır. Ve şimdi bir başka çelişki daha. Madem ben yaşadığım her şeyin cevabını verebiliyorum, herşeyin farkındayım. O zaman neden hala bu tuhaf boşluğun ortasındayım? 

I Really Don't Need You Beybisi


Sana içimi açtım. Açmaklada kalmadım içimi döktüm. Sense zaaflarımdan yararlandın. Ben senin tanıdığın kadar değildim. Sen benim anlattığım kadar beni tanıdın. Hoş ne fark eder sana olan zaaflarım her şekilde bitirdi beni. Giderken eline verdiğim tüm silahları kullanarak gittin. Sözlerinle canımı çok yaktın. Sen gittiğinden beri sinirlerime hakim olamıyorum. Sakin olmaya çalıştıkça zapt edilmez bir hal alıyorum. Sanırım evren mesajımı yanlış algılıyor. Unutup hayatıma eskisi gibi devam etmeye çalıştıkça seni gözüme gözüme sokuyor. Evrenide Allah kahretsin. Sakin olmak istiyorum ben. Bu yaşta sinir ilaçlarına başlamak istemiyorum. Hayatımın senin yüzünden ellerimde yok olmasını izlemek istemiyorum.
Artık arabesk takılmayı bırakıp cool bir şeyler yazmak lazım. Senden uzak durmak, seni yazmamak falan lazım. Benden tamamen sıyrılman lazım. Umurumda olmaman lazım. Ben senin umurunda değilsem sende benim umurumun yakınlarına bile uğrama. İnsan bir süre sonra çok düşünmekten şalterleri yakıp, Yıldız Tilbe'ye dönüyor. İster istemez güzel saçmalıyor. Aşk insana neler neler yaptırıyor. Aşk acısı çeken kadınlar acıyı çekerken kuğul, acıyı atlattıktan sonra cool oluyor. Kalpsiz kadınlar daha bir tutuluyor. Kalpsiz kadınların aslında en duygusal kadınlar olduğunu kimse görmüyor. Bence bana kuğulluk coolluk falan değil en çok gecenin dördünde 'Allahım ne olur dönsün' iki dakika sonra 'ölsün' diye dua etmek çok yakışıyor. Umutlarımın getirdiği azme hayranım. Umutlarımın bir türlü getiremediği sanada hayranım. Niran ablamızın dediği gibi 'hayranım kaşına gözüne maşallah, razıyım çilene derdine dırırım' Sonuçta aza razı olmayan çoğu bulamazmış. Derler. Onlar ne derse desinler, ben çoğu istemiyorum seni istiyorum. Sonra birde hepsi grubu vardı 'Seni sildim telefon rehberimden, adının üstüne hep karaladım yüzünü görmekten çok sıkıldım' diyordu. İnşallah o günlerde gelecek canım. Sabırla unutmayı bekliyoruz. Ne olacak şu şarkı benzetmelerim. Benzettiğimde şarkı olsa. Gerçi sana en çok hepsi yakışır. Her neyse biz olaya geri dönelim. Sen bir git pir git. Gidişin olsun dönüşün olmasın. Sağlıcakla selametle falan kalma. Sadece git, uza ikile. Benden uzak şeytana yakın ol. Şeytan derken silikon dudaklı, çakma sarışınları kastetmiyorum. Bayağı bildiğimiz cehenneme odun ol. Benim kalasım kütüğüm odunum olamadın demek sana cehennemde odun olmak kısmetmiş. Aklımı ve kalbimi çakma kuğulluğuyla yalnız bırak. Son olarak I really don't need you beybisi.

8 Temmuz 2014 Salı

Akıllı Ruh Hastasından Bay Beyinsize


Gözlerimi kapattım, bir iki üç. E hani geçmedi, geçmiyor. Kalbimdeki sızının geçmesi için koyunları çitten mi atlatmalıyım? Yok sanırım o başka bir şeydi. Her neyse, sorunumuz gidenin ardından bir çeşme dolusu ağlamak. Keşke sevmiyor sevmedi sevmeyecek bitti gitti nokta demek kadar kolay olsa ama olmuyor işte akılda bin bir soru dolanıyor. Sevdi mi acaba? Tam olarak ne yetmedi? Sorun bende miydi? Bla bla bla.. Aylarımızı verdiğimiz, aşık olduğumuz adam gidiyor binlerce soruyla bizi bir başımıza bırakıyor ve ruh hastası olduğumuzla kalıyoruz. Aslında soruların cevabı basit, çok sevdik karşı tarafı sevilmek fazla geldi bir tarafı yemedi yol yakınken bana müsaade dedi ve gitti. Olay bir bakıma şöyle oldu; 'ee daha karpuz kesecektik?', 'yok canım sen o karpuzu al ardımda bıraktığım soruları çözmeye çalışırken yandan yandan yersin'. Sonuç olarak karpuz elde kalakaldık, çok sevdiğimiz hıyarımız tarafından terk edildik. Ah şimdi olsa kütür kütür yenirdi. Hıyarlarda görüldüğü gibi eskisi gibi değil ki hepsi hormonlu. Organiği bize göre çok uzaklarda. E o zaman Allah belanı versin sevgilim. Çünkü burada hormonlu hıyar sen olmuş oluyorsun. Peki ben çok mu akıllı? Hayır değilim. Ben çok akıllı bir ruh hastasıyım. Şu an seni bulup katur kutur çiğnemek sonra kafana bir karpuz geçirmek  daha sonrada koyun sürümün önüne atmak istiyorum. Çitlerin değil senin üzerinden atlasınlar, ezsinler seni, öl bit geber. Taladronun dediği gibi 'sana dünya dolusu bir hırsım var' Seni sevdiğim beklediğim falan yok aklımdan geçen çin işkenceleri öfkemden. Tüm öfkem aşkı yuttu. Zerre kadar umurumda değilsin ama hayallerimde ağzını burnunu kırmaktan zevk almıyorum değil.  Gözlerimin altındaki morlukların hesabını sormayacağımı mı sanıyorsun? Gerçekten çok komiksin. Seni değilde sorularımın cevabını istiyorum. Biliyorsun ben dibine kadar takıntılı bir kızım. Küçük şeylere cevap alamayınca onları büyütür içinden çıkılamayacak vaziyete sokarım. Bak bir terk ettin neler oldu. Kanatsız meleğini şeytana çevirdin. Sözlerim aklımın ıspatı. Yapmak istediklerim yapacaklarımın sadece bir kısmı.En yakınımken artık en uzağımsın. Sayı saymakta artık sakinleşmeye yaramıyor. Bence ruh hastaları herkesten daha zeki ve akıllı. Ayrıca delilik üzerimde çok seksi duruyor. Dengesizlik üzerime cuk diye oturuyor. Seni kaybettim yeni bir ben buldum. En tatlı çatlakta benim. Ne kadar dengesiz olsanda elime su dökemezsin. O karpuzu kafana geçirip tatlı burnunu kırmak istiyorum. Aklında bulunsun, ben öldürmeden ölme. Eğer ben öldürmeden ölürsen buna cidden ağlarım. Parmaklarımı gözlerinde görmek istiyorum. Ha birde aklıma geldi, biz çok aşıktık dimi ruh ikizim yarım elmam bay beyinsiz? Neyse boşver, akıllı ruh hastasından bay beyinsize kurtlu sevgiler.. 

Seviyorsam Seviyorumdur


Seviyorsam seviyorumdur, aşıksam aşığımdır. Sırf beni kaybetmekten korkasın diye saçma sapan ihtiras oyunları oynayamam. Gurur yapmam. Hep seni düşünürüm, iyiliğini isterim, kıskanırım, çok severim, yanındayken bile özlerim. Belki sevgimle bunaltırım ama asla sevgimi gizleyemem. Ve ben böyle çok severken sen değerimi bilmek yerine defolup gidemezsin. Madem ben çok sevdim sen defolup gitmek yerine şükretmelisin. Kendinden çok seni sevip düşünen birini böyle terk edemezsin. Eğer birinin peşinden koşup acı çekerek aşkını yaşamak istiyorsan kusura bakma ama o kişi ben olamam. Sevdiğim birini asla süründüremem. Kıyamam ki bir kere. Zaten birine kendimi kaptırdığımda tam bir aptal aşık oluyorum. Söyledim işte seviyorsam seviyorumdur ötesi yok. Gizleyemem, nazlanamam hemen yelkenleri suya indiririm. Ama fark etmez değil mi? Sen her türlü gidersin. Seni bir kere bile üzmemiş olmama rağmen, hep üzerine titremiş olmama rağmen gidersin. Ya mükemmel davrandığım için gidersin yada seni çok sevdiğim için bunalıp gidersin. Sen her türlü korkup kaçarsın. Seni mutlu eden biriyle olmaya cesaretin yok. Çünkü sen mükemmel değilsin, sen sadece benim gözümde mükemmelsin. Bazı şeyleri yaşatmaya cesaretin yok. Ama dediğim gibi beni sev diye canını yakamam. Beni aklına kazı diye peşimden köpek gibi süründüremem. Sırf bana tapman için dandik kılıklara giremem. Aşıksam aşığımdır ve gitmek istemen senin kaybın olacaktır. Dünyasını sana adamış birini sevmemek tamamen senin aptallığındır.