18 Eylül 2014 Perşembe

Cehenneme Kadar Yolun Var Sevgili



Başından zevk aldığım her şeyin büyük bir hata olduğunu fark ettim. Bana yakışmayacağını bildiğim halde yaptığım çok hata oldu. Yaptığım hatalar beni o kadar yıprattıki  depresyona sürüklendim. Günü geldi kendimden nefret ettim. Dünyanın en olumsuz düşünen kendine kin ve öfke kusmaktan başka hiç bir şey yapmayan bir kadın oldum. Hiç bir zaman saygı duyulacak biri olmadığımı düşündüm. Şimdi sözlerimin düşüncelerimin hepsini geri alıyor ve kendimden özür diliyorum. Değerliyim ben, hemde bu düşüncelerin sebebi olmamı sağlayan adamdan daha değerliyim. Artık kimseyi kendimden çok sevmeyecek ve önemsemeyeceğim. Kızlar bir erkeğe güvenmek ister lafı tamamen yalan. Ben artık kimseye güvenemeyecek kadar çok güvendim zamanında o cinse. Hayatımda güvenecek biri olmadığında daha güçlü olacağıma eminim. Hayatımı başka birinin üzerini kurmadığımda tabiki daha güçlü olacağım. Kendimi yeniden sevmeye başlayacağım. En azından aşk acısı çekmediğimde hayat daha çekilir bir hal alıyor. Yani bundan sonra sevilmek istemeyenleri mal gibi sevmemenin yanı sıra sevilmek isteyenleride sevmeyeceğim. Tebrikler eskimişim, beni duygusuz bir hale bürüdün. Ama teşekkür ederim aklım başıma geldi. Aslında mükemmel falan olmadığını seni tamamen gözümde büyüttüğümü fark ettim. Senden tabi ki daha değerliyim. Bundan sonra kimsenin beni yüzüstü bırakmasına izin vermeyecek ve sevgi dilenmeyeceğim. Yalnız güçlüyüm, bu benim tercihim. Bağlanma olayını tamamen bir kenara bıraktım. İnsan terk edilmekten değil kendini terk etmekten korkmalı. Ben şimdi beni senden geri alıyorum ve bir daha kimseye vermiyorum. Benim yaşamım, benim tercihlerim ve benim yolum. Hayatımda bir daha ikinci şanslara keşke demelere ve acabalara yer yok. Bundan sonra geçmişime dair tek lafım; hayatım sahip olamayacağım şeylerle değil hayatım saçma sapan şeylere üzülmekle geçti. Ve sen artık eskiden tanıdığım birisin. Bana zarar veren herkesi çöplüğe attığım gibi senden o yerdesin. Artık aklımın tam ortasında falan değilsin. Tabiki senden daha yüceyim. Senden daha yetenekli, becerikli ve mükemmelim. Şunu bir kenara yaz, ileride mükemmel olmak için çok fazla çalıştığın halde hiç bir şey olamayacaksın ve ben doğuştan gelen özgürlüğümle her zaman senden onlarca adım ileride olacağım. Senden arındım ya aklım ancak başıma geldi. Sen bensiz bir hiçken ben seninle bir hiçmişim. İyi ki yoksun şimdi, iyi ki aklım yerine gelmiş. İyi ki aynı adama binlerce kez ölmekten vazgeçer olmuşum. İyi ki artık özgür ve güçlüyüm. Cehenneme kadar yolun var eskimişim.

13 Eylül 2014 Cumartesi

Böyle Kadın Eylülden Ne Anlar


Ayları Birbirine Karıştırmış Kadın Eylülden Ne Anlar? O sürekli uyur, hep uyur, arada uyanır kaybettiklerine ağlar, şişirir güzelim gözlerini yine uyur. Aylarını verdiği adam gidince bunalım bunalım günleri ayları varı yoğu birbirine katar. Günlerin geçmesi dilekleriyle sadece uyur. Eylül terk edilmiş kadın için iki anlama gelir. İlki yazını soğumaya bırakan bir kalp, ikincisi duygusuz bir kalp için sıradanlaşan bir ay. Canı yanan bir kadın kasımdaki aşkı, eylülü, yaz aşkını, bilmem nesini, kedilerin sevişken martını falan umursamaz. Canı yanan kadın gün geçer kendini bile umursamaz. Ojeleri soyulur, saçları yıpranır, gözleri şişer, uyur, uyur. Gerçekten canı yanan kadın sevdiği adama beddular etmez. Sadece kendine kızar, kendine acır. Zaman zamanı ardı ardına sıralarken kadın artık yeter der. Kalben istemesede mantıken boşverdim gelmişini geçmişini aşkını meşkini der. Kadın kendini kandırır. Çıkar kabuğundan eylüle karışır. Havası yüzüne çarptıkça aklı karışır. Geri adım atar kabuğuna çekilir. Bir kadını sevdiğinden başkası eski haline getiremez. Bir kadını onca acıdan sonra sevdiği bile eski haline getiremez. Kadın artık boşvermiştir, boşluğa bırakmıştır kendini. Alışmıştır yalnızlığa, bitkinliğe, güçlü güçlü numarası yapmalara. Böyle kadın eylülden ne anlar? Kalbindeki tüm varını yoğunu parçalayan kadın eylülü ne yapsın? Öyle kadın ancak terk edildiği adına şiirler yazsın. Zaten eylül sonbahar, aşk sonbahar, yorgun bitkin mutsuz hissettiren sonbahar. Zaten şiirleri en çok mutsuzlar yazar. Mutsuzluk bir sonbahar, sonbahar bir eylül, eylül bir aşk. İstemedende olsa düştük yine eylülün damarına. Aynı o adamı istemeden sevdiğimiz ve elimizde olmadan kaybettiğimiz gibi. O zaman eylülün terk edilen bir kadına yazdıracaklarını yazalım. Gökyüzü gri, kalbim gibi nahoş.
İstemeden bildim seni eylül
İstemeden bulundum sende
Ben başkaları gibi olamam adına güzel şeyler yazamam Eylül
Sen grisin, en güzel aydan bir sonraki kasvetsin
Sen benim için istemeden bulunduğum birisin
Sen benim için hiç sevmediğim birisin
Seni sevmeyi beceremem Eylül
Ben en çok senden terk edildim.

Sensiz Seninle


Sırf rahatça uyuyabileyim diye kendimi kandırarak yazdığım mutlu sonlar var. Çünkü biliyorum hiç bir zaman sevmeyeceksin. Uzun zaman önce bıraktım umut etmeyi. Zaten şu hayatta hiç bir zaman şanslı olamadım, mutlu olamadım. O yüzden biliyorum, bana gelmeyeceksin. Sevmeyeceğini bilmek ne yazık ki seni sevmekten vazgeçirmiyor. Olmayışında daha çok aşık oluyorum. İnsanız işte, elde edemediğimize kıymet veriyoruz. Öyle yada böyle seviyorum seni ve bir türlü unutamıyorum. Gelmiyorsunda. Bende kendime yalandan dolandan mutlu sonlar yazıyorum. Bir kaç dakikalığınada olsa kendimi kandırıyorum.  En azından uyuyabilene kadar. Bazen acaba neden sevmiyor diye sormuyorum değil. Sonra cevabı veremiyorum kendime. Gerçek cevap sende. Olmayınca olmuyor işte. Sevmeyince vazgeçilebilinse keşke. Hani nerede şimdi benim mutluluğum. Hiç mi mutlu olamayacağım ben? Hiç mi? Bir kez bile mi? Peki tamam teşekkürler. Gelmesin sevdiğim adam falan. Ben yalnızlığımla öleyim. Keşke yalnızlığımın dili olsa. Bu kadarda olmaz ki ama. Kendimi mahkum gibi hissediyorum onca kalabalığın ortasında. Belki bu Dünyanın en garip olayı. Mutululuğunda bir kişiye bağlı mutsuzluğunda, dengende dengesizliğinde. Sabah Dünyanın en güzel en şımarık kızı benim, kaybedecek hiç bir şeyim yok hepiniz bana aitsiniz havalarında geziyorum. Akşam olunca ise aşk sarhoşu, kendini dağıtmış, ağlamaklı bir kız. Ben seni çok sevmiştim be. Sen böyle gitmeyecektin. Yakıştı mı ardında dağınık birini bırakmak sana? Hemde kendi ellerinle dağıttığın. Yakıştı mı ha? Yakışmadı, bu sızlanışlarla sensizlikte bana yakışmadı. Sana görede ben sana yakışmadım. Hiç denemedin ki sevmeyi. Belki ben sana çok yakışırdım. Gözlerimin içine bakmayı kalbime sığınmayı hiç denemedin ki. Gözlerimde kaybolmayı hiç denemedin ki, dizlerimde uyumayı. Saçlarımı okşamayı bana sarılmayı hiç denemedin sen. Gerçi hiç dinlemeden gittin sen. Sonrasında ortada kaldım ben. Uyuyamadımda. Öylece kalakaldım. Sensizliğin bir yolunu bulurum elbet dedim bulamadım. Tek çareyi hayallerimde kaybolarak bir kaç dakika olsa mutlu olmakta buldum. Sensiz tamamen tam tamına ben olamadım. Sensiz seninle başa çıkamadım.

10 Eylül 2014 Çarşamba

Ah Şu Aptal Prensler



Cadı prensese elma veriyor- prenses ısırıyor- uykuya dalıyor- prens gelip prensesi uyandırıyor- ve sonra mutlu son. Bazen elmamı ısırıp zehirlenen prens oluyor. Onu kurtarmak için prenses geliyor. Daha prenses öpemeden uyanıp korkup kaçıyor. Uyuyan prens olunca hikayeler mutlu sonla falan bitmiyor. Prensler cadının getirdiği elmayla zehirlendikten sonra her gördüğü dişiyi cadı sanıyor, prenseslerle cadıları ayırt edemiyor. Ama prensesler öyle mi?
Yani erkekler canları bir kez yandığında geri çekiliyorlar ve her kadını aynı kefeye koyuyorlar. Korkuyorlar ve sonunda yine üzüleceğim diye düşünüyorlar. Karşılarında onları gerçekten seven bir kadın olsa bile göremiyorlar. Bir çürük elma yüzünden tüm elmaları çöpe atıyorlar ve yarım elmalarını bulamıyorlar. Bazen kendilerini seven kadını kırıyorlar. Çocuk gibi oluyorlar hatalarını fark edemiyorlar. İlerde çok geç olduğunda anlayıp pişman oluyorlar. Kadınlar ise sonunda üzeleceklerini hissetseler bile içlerinde bir umut besleyip duygularına yeniliyorlar. Her seferinde şans verip aynı hataya düşüyorlar. Her seferinde ilkmiş gibi hissediyorlar. Sonunda aradıkları aşkı zor yada kolay buluyorlar. Bazen yaralı adamların yaralarını sarıyorlar bazen yaralı adamların yaralarını sarmaya çalışırken kovuluyorlar. Kadınlar hep duygularına karşı gelmeksizin kendilerinden çok seviyorlar. Erkekler ise ilk hayal kırıklıklarından sonra kaplarına sıkışıyorlar. 

5 Eylül 2014 Cuma

Kaybettik, Üzgünüm


Kaybettin üzgünüm, bir daha eşiğinden döndüğün o kapı sana asla açılmayacak. Ben sana asla bir şans vermeyeceğim. İstediğin zaman gidip gelebileceğin bir yüzsüz olmana izin vermeyeceğim. İstediğin zaman gidip gelmene itiraz edemeyen zayıf ve gurursuz bir kadın olmayacağım.
Kaybettin üzgünüm, sana aşık olmama izin vermeden korkup kaçtın. Sana en güzel benim aşık olacağımı bile bile gittin. Ellerimden kayıp beni aşk ile bağlanmak arasındaki çizgide bırakıp gittin. Ellerinden kayıp aklımın başıma gelmesini sağlayıp mutlu bir gelecekten uzaklara gittin. 
Kaybettin üzgünüm, asla unutamayacağım bir hata yaptın. Ben her şeyimle sana hazırken sen bana veda etmeyi tercih ettin. Umudumu boş yere ziyan ettin. Umudunu başka yerlerde harcayacak kadar aptal bir adam olmayı tercih ettin. 
Kaybettin üzgünüm çünkü kovuldun benden. İsteyerek yada istemeyerek sonuçta kovdum seni kalbimden. Üzgünüm, önce sen başlattın. Defalarca her pişman olacağında yüzüne vuracağım bir şey yaptın, gittin. Ben şimdi seni eskisi gibi sevemem. Sen şimdi eskisi gibi canının içine koyamazsın beni. Bu kararın aşk ile bağlanmak arasındaki çizgi gibi ortası yok. Bu kararda ya her şeyi bitirmek var ya affedip her bakışında kaçarken söylediklerini hatırlamak var. O yüzden bitirmek istiyorum her şeyi. 
Kaybettim üzgünüm, sevdiğim adamı ellerimle kaybettim. Bencil sevdiğimi beni daha fazla yıpratmasın diye kaybettim. Seni hiç bir zaman bilemedim, beni hiç bir zaman gerçekten sevemedin. Ben sadece şefkatli karşılıksız seven bir kadındım, sen ise beni yine kıracağını bildiğim bir adamdın. Her an dengesizliklerinden korktuğum bir adamdın. Gerçi ne fark eder ne kadar korksamda çok bağlandım. Ben korkmadım. Kaçtın benden, kaçtığın yerdede unutmuşsundur beni. İyi ki  varsın hep yanımda ol derken kendin gittin. Üzgünüm ben bu sözlerden sonra ihanet edene ikinci kez güvenemem. Beni kaybettin ama senden çok benim canım acıyor. Sen böyle şeyleri umursamazsın. Eğer umursayacak olsan korkmazdın. Ne olurdu her şey bambaşka olsaydı, elimi tutsaydın.
Hayaller zaten hayallerde kalır. Sevdiğini sandığım bitiremeyişlerimde kaldın. Kaybettik üzgünüm.