30 Ekim 2013 Çarşamba

Seviyorum Lan Seni


Bazı kitaplar var ya hani, hızlı okumayı çok iyi becerebilsen de onları hazmederek yavaşça bitirirsin. Bazen durup aynı yeri 2 defa okursun ama ne yaparsan yap biterler işte. Ben seni o kitaplara benzetiyorum. Bitmesin diye yavaşça okuduğum bittiğinde baştan aldığım bir kitapsın sen. Başlarda çok güzeldin, baş ucu kitabım gibiydin. Çok şey paylaştık birlikte. Birlikte ağladık, güldük, eğlendik. Biz olduk, biz kalamadık. Bütün saçma şeyleri beraber denedik, çocuk olduk kimi zaman. Etraftakiler ne der diye düşünmedik. Sen gecenin bir vakti özleyip kapıma geldin ben bu kıza aşığım diye bağırıp bütün mahalleyi ayağa kaldırdın. Ben evinizin kapısına oğlunuzu çok sevdim bana versenize onu yazdım. Sahil boyu el ele koştuk, sen farkında olmadan sırtına bu çocuk benim yazan bir kağıt yapıştırdım. Beraber babamın arabasını kaçırdık, Sırf hasta olup okula gitmemek için kışın ortasında koca bir kutu dondurmayı bitirdik. Hatırlıyor musun o fikir benden çıkmıştı ama ben hasta olmamıştım sen hasta olup yattığında yatarken okula diye evden çıkıp sana bakmaya gelirdim. Öyle işte bayağı bir mutluyduk ama bitti bir şekilde. Son buluştuğumuz günü hatırlıyor musun yağmurun altında kavga ediyorduk, ne için kavga ettiğimizi hatırlamıyorum belkide mutluluk çok gelmişti bize, rahat batmıştı. Kavga ederken bile şemsiyeyi bana tutuyordun. Sonra ben onu yere atmıştım. Sonuçta biz bizdik. Islanacaksak beraber ıslanacaktık. Sonra sen arkanı dönüp gitmeye kalkmıştın. Bende arkandan 'seviyorum lan seni' diye bağırmıştım. Sende bana dönüp aptal aptal bakmıştın. Şaşırmıştın, şaşırtmak için söylemiştim zaten. Ben hiç lan demezdim çünkü sesim çok naifti yakışmazdı öyle şeyler kızardın işte bana. Sonra hafifçe gülümseyip 'nereden öğreniyorsun böyle şeyleri?' demiştin çocuk azarlar gibi. Bende 'bilmem ki geçen gün Ahmet Batman'ın kitabında okumuştum kaba görünse bile erkeklerin hoşuna gidermiş falan yazıyordu bende hoşuna gider diye şeettim' demiştim. Sonra gelip bana hiç bırakmayacakmış gibi sıkıca sarılmıştın. Kulağıma fısıldamıştın 'böyle şapşal aşık bir kıza nasıl kıyılır ki'diye.  Yerden şemsiyeyi alıp beni eve bırakmıştın. Bende o an inanmıştım beni hiç bırakmayacağına içimden Ahmet Batman'a ve içimdeki kitap sevgisine teşekkür etmiştim. Çok değil ama sadece bir kaç saat sonra bitti diye mesaj atmıştın. Hani geceleri özleyip saat 3 olsa bile arardın ya, bende söve söve açardım telefonu. O zamanlar o sövdüğüm telefonları deli gibi özleyeceğimi bilmiyordum. İşte o saatlerden birinde mesaj atmıştın. 'Bitirelim mi?' yazmıştın. Ne oldu dünlerde bu saatlerde ki mesajlarına. Ne değişmişti? Hem sen terk etmeyi nereden öğrendin ki? Sana o kadar demiştim zamanında hayat bu filmlerdeki gibi değil izleme bu kadar film diye. Dinlememişsin beni. Oralarda öğrendin dimi bu gitmeleri. Zaten içinde ayrılığın, entrikaların olmadığı bir film yok. Keşke bizi filmlere benzetmeseydin. Saf ve çocuksu kalsaydık. Ben mutlu kalmak isterdim ama hayat ne bir film nede bir kitap işte. Ben hiç mutlu yazılar yazamıyorum çünkü aklıma sen geliyorsun. Neyse işte madem bitirmek istedin, mutlu olamıyoruz o zaman telefonunun saatini kur. Sabah işe giderken uyuya kalma. Geceleri sessize al telefonunu çünkü artık seni hiç olmadık saatlerde arayacak bir kız yok. Sen onunla bitirmek istedin. Uykunu bölme hiç, kıyamam o yüzden sessize al telefonunu. Ben bundan sonra ne birine 'seviyorum lan seni' derim, ne biriyle yağmurda ıslanırım, nede başka bir şey yaparım. Gözlük temizleme mendilime baktığımda bile aklıma sen geliyorsun. Babamla kavga edip ağlamıştım çantamda mendil arayıp bulamamıştın gözlerimi gözlük temizleme beziyle silmiştin. Ağlarken güldürmüştün beni. O kadar şapşaldın işte sen. Ama her ne olduysa bitirmek istedin. Kitap gibi bir şeydin işte, bağımlılıktın, çok güzeldin. Sonun vardı seninde, kitaplar gibi. Ama emin ol hiç bir kitap senin kadar parçalayarak gitmemişti. 

28 Ekim 2013 Pazartesi

Bir Daha Kıyama Bana


Mutlu değildim ben, mutlu edemedin sen. Sadece üzdün yıprattın beni. Defalarca yalan söyleyerek parça pinçik ettin kalbimi. Hep kendini düşündün. Bir kere bile bu kız mutlu mu diye sormadın. Hep bu kız nasıl olsa beni seviyor ne yapsam benden vazgeçemez diyerek kırdın. Benim kalbim seninkinden gerçekti anlamadın. Senin kalbin bile yoktu, varsa da içi boş bir şeydi. Hiç bir şeye benzemiyordu işte, ne sevebiliyordun ne de başka bir şey. Sen sadece kolayca kaçmayı biliyordun. Sorunları çözmek yerine gitmeyi tercih ettin. Terk ettiğinde çözülür sandın, yanıldın. Terk ettiğinde biten bir şey olmadı sadece ardında kırık bir kalp bıraktın. Gittiğinde aşkım azalmadı, belkide daha çok sevdim seni çünkü uzaklardaydın. Artık ellerin benim değildi. Ellerimi sensiz bıraktın, ellerimde çözülmesi gereken binlerce senli sorunla beni yalnız bıraktın. Dönüp dolaşıp aynı yere geliyorum, gel. Dönüp dolaşıp aynı sorunlara varıyorum, gel. Ben böyle devam edemem, tutunamam hayata. Düşünsene biraz, bu hayatı tek beden yaşarken birden her şeyi bana yükleyip gittin. Taşıyamıyorum, zor değil imkansız. Dönmen kadar imkansız yaşamam. Dönsen de hoş bir şey fark etmeyecek mutlu edemezdin ki sen. Gerçi yokluğun kadar acıtmazdı benim olduğunu bilirdim o zamanlar. Git demeye cesaretim yoktu, hiç bir zaman olmadı. Yeniden gelsen mutsuzluktan ölsem bile git diyemem sana. Cesaret edemem bir kere sensiz bir hayata. Şimdi kendi tercihinle gittin. Hadi gel yeniden yaşayalım bu hayatı. Birlikte, yeniden çizelim bu oyunu. Ama bu sefer sende pişman olarak dön, değerimi anla, çok sev işte beni. Sevdiğini bileyim o zaman mutlu olurum ki ben. Yeter ki üzme sen. Bilirsin bende seni üzmem, üzemem kıyamam sana. Senin bana kıydığın gibi kıyamam ki sana. Canın acır, dayanamam. Canımda cansın ya hani o yüzden hissederim ben seni. Şu an hissettiğim gibi hissederim, sevmiyorsun ve dönmeyeceksin. Benimkiler bir hayal, kendini avutma çabaları. Benimkiler senle dolu hüzünler, kederler. Dönmeyeceksin dimi, hiç bir zaman kalbine alamayacaksın beni.  Kendini düşünmeye devam edeceksin. İçimde taşıdığım seni önemsemeyeceksin. Hani sen kendini çok severdin. Benim içimde de senin parçan var, kalbimin ruhumun hepsi sen. Beni de sevsene sonuçta içimde seni taşıyorum. Beni sevmesen bile en azından içimdeki seni sev. Yokluğumda öyle bir şey yaşa ki bir daha bensiz olama, gidişlerinden arın, terk edişlere tövbe et, hep benim gözlerimde kaybolmaya yemin et.  

En Son Hangi Adamda Öldüm?



Belkide ben seni sevmedim, aşık olmayı sevdim. Belkide canımı yakan sen değildin. Belkide her şey seninle başladı senden sonra başka adamların dudaklarında devam etti. Zaten kalbim hiç boş kalmadı ki benim ya sen vardın yada onlar. Bir gün seni sevdim ertesi gün seni unutmak için onları seviyorum zannettim. Sen benim ilk aşkı tattığım, ilk terk edilişi tattığım adamdın. Onlarda hep seni aradım. Yoktun, ben bulamadım. O eller sıcak değildi, o dudaklar yumuşak değildi. O yataklarda mutlu sabah kahvaltılar yoktu. Sırt sırta soğuk tenler vardı. Dedim ya senden sonra hiç boş durmadım ben. Hep sana benzeyen adamlara aşık oldum. Seni aklımdan atabilmek için başka adamlara koştum, hepsinde bir kaç çizgi sen vardın. Yada ben öyle görmek istedim, bilmiyorum. Ne yaptıysam kalbimden çıkmadın, en fazla en derine gittin. Sonra geldin, gittin, geldin, gittin. Aptal gibi her seferinde öptüm kalbini, affettim. Her seferinde sarılınca geçti. Sonra yine gittin. Ve ben yine unutmak için başka adamları sevdim. Her seferinde ciddiyetsiz takıldım onla bunla, çünkü biliyordum ki sen yine dönecektin ve ben affedecektim. Diğer yandan sen bana ciddiyetsizliği öğrettin. Peki ya neydi o gidiş gelişlerin? Neydi o seviyorum deyip terk edişlerin? Benden sonra sigaraya başlamışsın, bende senden sonra tek nefeslik adamları kullanmaya başladım. Sakın kızma bana bunların sebebi sensin. Suçu üstüne attığımı düşünme. Ortada bir suç varsa zaten onunda sebebi sensin. En başından biliyordun, ben güçlü değildim. Seni unutmak için her şeyi denedim. Tatil çıktım, saçlarımın rengini değiştirdim, çok sevdiğin uzun saçlarımı kestirdim sonra kendimi temizliğe verdim, içime kapandım, başka yatak odaları tanıdım, çok fazla içtim. Ne yaptıysam unutamadım. Kalp ağrısının çaresi kalpmiş meğer. Ben o kalp ağrısını yok edebilmek için kendimi harcadım.  Öldüm be adam senden sonra. Artık bir yerden sonra acıya alışılıyor, dışarıda sürekli gülümseniyor ve hiç bir şey önemsenmiyor. Bayağı bildiğin boş vermeyi öğrendim ben, sen hariç. Tabi içimde yaşadıklarımı kimse bilmiyor. Dışarıdan bakında herkese suçluyum, herkese göre aşktan anlamıyorum. Çünkü içimde gizlemeye çalıştığım bir sen varsın. Bayağı bildiğin köpek gibi sevdim seni. Sonra sevmenin bir halta yaramadığını anladım. Aşk ne kadar değer verirsen o kadar acı yaşatırmış. Bu gidişle sonum ölüm olacak farkındayım. Bazen hayal ediyorum öldüğümde baş ucumda ağladığını. Eğer öyle bir şey olursa göz göre göre öldürmüş olacaksın beni farkındasın değil mi? Aşktan kimse ölmez ama acının getirdiği cinnetle herkes ölebilir. Sen benim ömrümü öldürdün. Ben acılarla büyüyüp olgunlaşamadım, acılarla yaşamayı öğrenemedim. Senin benden vazgeçmen gibi bende kendimden vazgeçtim. Hayatımı güzel kılan tek şey sendin, sende gittin. İntihar etmeye cesaret edemedim o yüzden başka bedenlerle savrulup yaşayarak ölmeyi tercih ettim. Sen gidip kalbimi parçaladın ya hani, bende o kalbin her bir parçasını başka bir adamda bıraktım. Artık istesem de toplayamam. Sen beni kendime ziyan ettirdin be adam, sen beni ona buna mahvettirdin. 

26 Ekim 2013 Cumartesi

İlk Hayal Kırıklığım Babam İkincisi Sen


Bir kaç yıl önce sevmek nedir bilmiyordum ben, yani seni tanıyana kadar. Sen karşıma çıkana kadar birini özlemenin değer vermenin ne demek olduğunu bilmiyordum. Meğer kaybetmek diye bir şey varmış. Bazen seveceğin insanı seçemiyorsun. Mesela ben annemden haftalarca ayrı kaldığımda bile onun dönmesini değil getireceği hediyeleri beklerdim. Babam iş seyahatlerine gidince dönmesini istemezdim. Çünkü o yokken rahattım sabahlara kadar telefonda konuşup sabahlara kadar dışarıda kalabiliyordum. Hiç gelmese de olurdu. Sürekli para yollasa yeterdi. Ben böyleydim işte sevmek zorunda hissederdim, bağlıydım ama gerçekten sevdiğimi bilmezdim. Bazen bencil ve çıkarcı olduğum için kendime kızardım. Sorardım kendime 'neden en yakın arkadaşımı sıkılınca, işim düştüğünde özlüyorum?' diye. Belkide insan seveceği kişiyi gerçekten seçemiyor, bir şekilde muhtaç olduğu için seviyor. Henüz bunlara cevap bulamadım. Kendimi çok severdim ben, kendimden çok kimseyi sevemezdim. Kim bilir belkide kimseyi kaybetmediğim için böyle hissediyordum. Kendimi ne kadar sevsem de kızardım hep, kötü biri olduğumu düşünürdüm. Çünkü çok sevilen çıkarları için seven biriydim. Kim bilir belkide yaşanmışlarım beni bu hale getirdi. Sonra sevilmemenin ne demek olduğunu öğrendim, sen beni sevmedin. Ben seni kaybettim ve çok özledim. Gidişinle sevmenin ne olduğunu öğrendim. Meğer insan kaybedince anlıyormuş. Şimdi benden çok uzaktasın, ben senin için endişeleniyorum merak ediyorum seni. Annemde o zaman uzaktaydı ama beni o kadar çok karşılıksız sever ve güven verirdi ki onu hiç kaybetmeyeceğimi düşünürdüm. Sen bana o güveni veremedin. O yüzden kaybetmekten hep korktum sen ve kaybettim de zaten. Maalesef kimse anne-baba gibi olamıyormuş. Sevgiyle aşk aynı şey değilmiş. Sevgi karşılıksız, aşk karşılıklı beklentilermiş. Mesela ben küçükken babasına aşık bir kızdım, hafta içi hep pazar gününün gelmesini beklerdim. Çünkü bir tek pazar günü babam evde olurdu. İlgilenirdi işte benimle. Sonra pazar günleri işi çıkmaya başladı. Bir zaman sonra pazarları hiç evde olmadı. Çok yadırgadım ama alıştım sonunda. Artık pazar günleri babam benimle ilgilenmiyor. Artık beklediğim bir gün yok. Sende babam gibisin işte. Yavaş yavaş uzaklaştım senden çünkü gittin sen. Babam gibi de değil üstelik, sevmeyerek gittin sen. Sonra ben babamsız mutlu olmayı öğrendim. Sensiz mutlu olmayı da öğrenirim. Benim ilk hayal kırıklığım babam oldu, ikincisi sen. İkinizde bir zaman sonra gelmez oldunuz. Önce o, sonra sen. İkinci hayal kırıklığımı yaşattın bana tebrikler. İşte ben böyle kaybederek sakladım sevgimi. Kaybettiğimin farkına bile varamadım. Çünkü aileydi o, kendisi yoksa bile zorunluluğu vardı. Ama sen aile değil sevgiliydin. Ailem olamadan gittin. Senden sonra anladım ben yanımdakilerin kıymetini, senden sonra öğrendim ben aslında sevdiğimi ve sevgimi gizlediğimi. Çünkü seversem herkes giderdi. 

Sarılıp Çok Özledim Deriz



Başından belliydi olurumuzun olmadığı . Başından belliydi ikimizden birinin yarım kalacağı. İlk kim gitmeye cesaret ettiyse ardından bakan yarım kaldı. Bizi bitiren hangimiz peki? Sen mi gittin ben mi? Sakın orada burada anlaşarak ayrıldık diye bahsetme benden. Anlaşarak ayrılınmaz ki. Anlaşarak ayrılmak demek ya benim, ya senin, ya da ikimizin gurur yapıp bitirmeyelim diyememesi demek. Vazgeçmek demek. İki aşığın iki yabancı olması demek. Ne kadar komik değil mi? Yağmur yağıyor sen montunu çıkartıyorsun birlikte montunun altına sığınıyoruz çok değil bir kaç gün sonra ayrılıyoruz ve aylar sonra o montla yanımdan geçiyorsun. Hemde iki yabancıymışız gibi. Ağlanacak gururlu halimize gülmek bu olsa gerek. Mesela ben sana bir şey itiraf edeyim, yine gözlerimi kaçırdım senden o an çünkü hala seviyorum. Korktum, belki sen unutmuşsundur diye, gözlerime aşkla bakmazsın diye korktum. Sen yine merhaba derken kekeledin ilk tanıştığımız gün ki gibi. Sonra gülümsedik birbirimize, oradan anladım hala seviyormuşsun. Keşke zamanında seviyorum diyebilseydik ama beceremedik. Belkide bize zaman lazımdı, kim bilir. Halbuki ben değerini bilirdim senin, kaybetmeme gerek yoktu yani. Belkide her şeyin hayırlısı buymuş demekten, pes etmekten oldu bütün bunlar. Başından belliydi işte, senin hayallerin vardı. Okulu en iyi şekilde bitirip yurt dışına gitmek istiyordun. Özgürdün, cesaretliydin, ayaklarının üzerinde durabiliyordun. Ben ise bambaşkaydım. Babadan burslu bir şekilde okulumu zorla bitirmeye çalışıyordum. Bu yüzden hep kızardın bana. Çünkü hep hazırcıydım, herşey önüme gelsin isterdim. O zamanlar tek hayalim sendin. Ne bir kariyer, ne bir başarı. Senin beni sevmen işte, o yetiyordu bana. Hep mız mız bir bebek gibiydim. Ailemin dizinin dibinden ayrılmaya cesaretim yoktu. Zıt kutuplardık işte, beceremedik. Biliyor musun sen gittikten sonra çok yazdım, hepte seni yazdım. Meğer ben çok iyi yazabiliyormuşum. Bitişimizle keşfettim. Bir kaç roman yazdım, yüzlerce şiir yazdım, seninle ilgili her şeyi yazdım. Artık benimde hayallerim var. Senli bütün kitaplarımın okunmasını itiyorum. Kim bilir belki sayende ünlü bir yazar olurum. İnanamayacaksın hala alttan derslerim var. Bir şu tembelliğime birde şu yokluğuna çare bulamadım. Acaba sen nasılsın? Eminim çok değişmişsindir. Olsun sen yinede beni sev. Ben artık büyüdüm ayaklarımın üzerinde durabiliyorum. Tek eksiğim sensin. Sahi sen okumayı pek sevmezdin. Hala aynen devam mı? Belki benim yazdıklarımı okursun. Çünkü sen benim sevdiğim her şeyi severdin. Ben seni sevdim, seni yazdım. Sende belki o yüzden senli, bizli yazıları seversin. Kim bilir belki yine karşılaşırız sen yine kekeleyerek merhaba dersin. Sonra aynı  anda birbirimize sarılıp seni çok özledim deriz.

23 Ekim 2013 Çarşamba

Seni Yazmadım ki Ben, Sana Yazdım.



Ardına bakmadan gidişinden sonra günler geçmek bilmez oldu. Ardına bakmadan gidişinden sonra dönersin diye sana çok yazdım. Hep gel dedim, sev dedim. Onca zaman geçti ne bir gelen oldu nede bir seven. Onca zaman içinde elimde kalan tek şey beni bitiren senli,bizli, anılı, aşklı kalbim oldu. Hatırlıyor musun bir zamanlar sana göre her şeyimle güzeldim. Bir kere çok neşeliydim hep şebeklikler yapardım, seni güldürürdüm. Sonra güzel uzun saçlarım vardı hep parmaklarının arasına dolardın, saçlarımla oynamayı severdin. Sesim çok tatlı gelirdi sana sabahlara kadar telefonda konuşurduk. Sonra birden sen gittin, ben bir daha kimseye şebeklikler yapamadım. O çok sevdiğin uzun saçlarımı kestim, telefonda konuşmaktan nefret etmeye başladım. Sen ardında bıraktığının canı acıyan bir kalp olduğunu anlayamadın, bende gidişinin beni nasıl böyle erittiğini anlayamadım. Şimdi öyle böyle yaşıyorum, sensiz nefes almaya çalışıyorum. Başarıyorum da aslında, ama kesik kesik işte, zorla bir yanım eksik şekilde nefes alıyorum. Sahi giderken ardında bıraktığının senle dolup taşan bir yürek olduğunun farkındaydın değil mi? Eğer değilsen ve öylece gittiysen ayıp etmişsin. Onca zaman bunu anlayamaman aptallık olurdu. Gerçi bilip gitmen daha kötü. Sen giderken ben tek parçaydım yokluğunda ise bin bir parça. Sen giderken ben çok aşıktım, yokluğunda ise çok çok aşık. Değerini zaten biliyordum ama gidişinle daha çok anladım. Sen gitmeden çok güzeldim ben, içimde sen vardın. Yokluğunda çok suratsızım, tadım yok keyfim kaçık. Kendimle beraber binlerce kişiyi depresyona sokabilecek bünyeye sahibim. Sen şimdi kendini rahatlatmak için 'farz et ki hayatına hiç girmedim' diyorsun. Gerçekten bu laflarla kendini rahatlatabiliyor musun? Hadi ben farz ettim ki hayatıma hiç girmedim, o zaman gerçekten vicdanın rahatlayacak mı? Aşkın gözü kör işte, kalbinde öyle ve benimde öyle. Senden başka bir şey göremiyorum. Yokluğunda varlığından daha çok sen var. Ama ben seni değil sana yazıyorum, dönmeni istiyorum. Yeniden sevmeni istiyorum. Bunları sana söylüyorum. Yine dinlemiyorsun, umursamıyorsun. Benim sevdiğim adam bu değildi. Ne oldu da böyle değişti? Çok mu severek zarar verdim bize? Sanmıyorum çünkü geçmek bilmeyen günlerde ben bunları çok düşündüm. Hiç sevmediğini anladım ama sana yazmaktan bir türlü vazgeçmem gerektiğini anlayamadım.

22 Ekim 2013 Salı

Aşk Sana Yakışmadı.



Aşk güzeldi, sende güzel durmadı. Sevmek güvenmek, bağlanmak fazla geldi sana. Aşka olması gereken yerden bakamadın. Aşkın tek kalple yaşandığını anlayamadın. Bağlanmak işine gelmedi belkide. Sanırım seni bırakmamdan korktuğun için sevmekten kaçtın. Saçmalama nasıl bırakabilirim ki seni? Nefesimi,kalbimi nasıl bırakabilirim ki? Keşke birbirimizin ömründen, nefesinden ve teninden hiç geçmeseydik. Kokunu, sesini hiç bilmeseydim. Kötü adamların kokusunu sesini özlemek diye bir şey var çünkü. Yasak ve kötü adamları kalbine almak ve onların sadece anılarında kalmak diye bir şey var. Buna ateşe atlamak yada intihar etmek diyebiliriz. En güzel günlerini geçirdiğin adamın bir anda seni bırakıp gitmesine, aslında seni hiç sevmemesine başka ne denebilir ki. Kendimi ateşe atarak intihar ettim ben. Seni severek bittim. Gelmeni bir kenardan umut ederek yaşamaya çalıştım. Sen mutlu ol diye bir kenarda sessizce, öylece bekledim işte. Gelmeyişini bekledim. Ben gibi canını yaktığın bütün kadınları izledim. Farkım olmadığını daha iyi anladım. Canımdan canını koparmaya çalışırken binlerce kez intihar ettim odamda. Olmadı, kolay değilmiş demekki. Söylesene sen kaç cansın? Kaç candasın? Ardındaki kaçıncı güzel anıyım ben? Ardında kaç anıyız? Bitişimi izlemek hoşuna gidiyor mu bari? Ah doğru unutmuşsundur çoktan, üstümden çok aşk geçirmişsindir, alışıksın nasıl olsa birilerini terk edip gitmelere. Nasılsa yavaşça içine çektin beni, aldanışlarıma kızıyorum. Bu böyle gitmez ki ama. Balkonlardan eğilip derin nefesler alıp atlamakla atlamamak arasında kalmaktan yoruldum. Atlamaya cesaret edemediğim gibi senin unutmaya cesaret edememekten yoruldum. Beraber izlediğimiz filmi beraber ısındığımız yorgana sarılıp izlemekten yoruldum. Herşey yolundaymış gibi gülümsemekten yoruldum. Her şarkıda hayatımın içine edişlerini hatırlamaktan yoruldum. Nefret etmeye çalışmaktan yoruldum. Kalbime sapladığın yokluğunla, ihanetlerinle başa çıkmaya çalışmaktan yoruldum.
Bazı kadınların intiharları olan kötü adamlar var. Senin gibi, senin kalbin gibi. Uzaktan sevmek için binlerce sebep bulunabilen yakından kalpsiz olan kötü adamlar var, senin gibi. İşte aşka meyilli kadınlar onlara hiç uğramamalı, dokunmamalı, büyülerine kapılmamalı. Aşk vardır, birde aşka benzeyen karanlık adamlar vardır. İşte sen onlardan birisin. Keşke birbirimize hiç değmeseydik, keşke öyle güzel bakmasaydın bana. Sana dair milyonlarca keşke daha var içimde. Ama bilmen gereken bir keşkem var. Keşke kalplerle oynanmaması gerektiğini bilseydin. Keşke yollarımız kesişmeseydi. Aşk sana hiç yakışmadı, beni hapsettiğin karanlıkta bana hiç yakışmadı.

18 Ekim 2013 Cuma

Son Sevişim Olsun



Bu sana son yazışım olmalı sevgilim. Artık çaresizliğim ve umudum bu bekleyişe bir nokta koymalı. Kalbim her gece aklıma gelmene engel olmalı. Ve ben nefes alırken bile adını sayıklamaya bir son vermeliyim. Aşkım değil belam oldun. Çok aşk değil çok acı yaşattın bana. Seninle düşüp kalkmaya alıştı bu yürek. Seninle birlikte kalp ağrısının ne demek olduğunu tattı. Sen daha önce yaşadın mı bilmiyorum ama inan çok acıyor. İnsanlara güvenememek, kimseyi sevememek, yalnız hissetmek inan çok acıtıyor. Bu şehirde sensiz yaşamaya çalışmakta çok acıtıyor. Gitmek istiyorum, her yerde senin kokun var. Olmasın işte, sevmeyeyim seni, kolayca unutabileyim, senden önce ben bitireyim. Neden beceremiyorum? Nasıl bu kadar hasar bırakabildin bende? Beni teninde, günahlarda hapsedip gittin. Vicdanın nasıl bu kadar rahat bilmiyorum, hayret ediyorum yaptıklarına. Yinede seviyorum işte. Sevmek bir bakışa bakar, vazgeçmek kalbin binlerce parçaya bölünüp yok olmasına bakar. Kalbimin yok olmasına ramak kaldı. Yinede ben direniyorum, parçalanan kalbimi birleştirmeye çalışıyorum. Yani seni unutmamak için elimden geleni yapıyorum. Bu daha çok yoruyor. Farkındayım yinede şansımı deniyorum. Hani belki döner diyorum, belki pişman olur, belki seviyordur. Bu belkiler, umut etmeler falan çok yorucu. Bir adamı her saniye düşünmek çok bunaltıcı. Yardımına ihtiyacım var, gel. Saçmalıyorum değil mi gel diyerek? Vicdanı olmayan bir adam gelmez ki. Farkında mısın sadece kalbimi değil aklımı da alıp gitmişsin. Bu bendeki aşk durumu günü gelir geçer mi bilmiyorum. Tek bildiğim uzun bir zaman daha geçmeyecek. Büyük ihtimalle  o uzun zamanda ben kendimi daha fazla hırpalayacağım. Kim bilir belkide senin gibi kalpsiz, vicdansız birine dönüşeceğim. O yüzden çık aklımdan, her gece gelme göz yaşlarıma. Kalemimden kağıda damlama her seferinde. Senden çok kendimi sevmek istiyorum artık. O yüzden bu son sevişim olsun seni. Bu son ağlayışım olsun gidişinin ardından. Atmadan önce son bakışım olsun resimlerine. Son aklıma gelişin olsun bu gün. Tamamen git, bir daha dönme. Eminim, böyle kararlı olursam daha kolay unutabilirim seni. O yüzden çık aklımdan, istemiyorum seni. Bir daha bakma bana öyle seviyormuşsun gibi çünkü bir bakışın binlerce gece sana bakışım. O yüzden git, bakma bana, yazdırma kendini, istemiyorum seni. Bu seni son sevişim. 

15 Ekim 2013 Salı

Özgür Olalım Aşkım



Kuşlar gibi özgür olmak ne güzel şey. Birine muhtaç ve bağlı olmadan yaşamak. İstediğinde çekip gitmek falan. Bir biz beceremiyoruz oluru olmayan şeylerden gitmeyi. Oldurmaya çalışıp yıprakmakta üstümüze yok ilişkileri. Oysa ki gitsek bitmeyiz belkide değer bilip, özler geri döneriz. Kimse göze alamıyor gitmeyi, ihtimalleri.Kaybetmekten korkuyor herkes. İlişkiyi bitirenin bu olduğunu kimse anlamıyor. Kimse dozunda sevemiyor. İlla çok sevip hırpalayacağız sevdiğimizi. Az sevgi gösteren olunca da sevmiyor diye düşünüyoruz. Asıl olması gerekende bu değil mi zaten. Hani çok sevince gidiyor diyorsunuz. O zaman neden çok değer veriyorsunuz. Çok sevmek ama onsuz da olunacağını hissettirmek gerek. Ayrılık ölüm değil, bir acı gider, başka acı gelir. En kötüsü de o kadar seviyorsun, uğruna her şeyi göze alıyorsun ama o gittiğinde mutlusun, huzurlusun işte. Yinede onu geri istiyorsun. Dönsün, canımı yaksın diyorsun. Bu çok saçma. İnsanın kendine saygısı olmalı. Başkasından çok önce bir kendini sevmeli. Tek başına özgür daha mutlu olacağını anlamalı. Kimsenin kimseyi sevmeye ihtiyacı yok. Herkes kendini sevsin önce. Evet evet böyle daha mutlu oluruz. En azından özgür, özendiğimiz kuşlar gibi özgür. 

14 Ekim 2013 Pazartesi

İstediğimde Giderim Sen Sadece İzlersin



Bana zarar vermekten yorulmadın mı? Hadi ben kendimi geçtim, çok seviyorum seni o yüzden her seferinde kanıyorum bıkmıyorum senden. Sevdiğim için aldırış etmiyorum yalanlarına. Peki ya sen? Gerçekten yorulmadın mı kalp kalp dolaşmaktan. Son durak olarak beni seçtiğini söylemiştin. Bazen kendime hayret ediyorum. Sahi kendine verdiği sözleri bile tutamayan bir adamın neresini seviyorum. Gözlerin desen kahverengi, sözlerin desen yalan, bakışların desen.. işte ona söyleyecek söz bulamıyorum çok içten gülerek bakıyorsun. Artık biliyorum sevmiyorsun sadece çok profesyonel bir yalancısın. Kendinle tehlikeli oyunlar oynuyorsun, kalbine yalan söyletiyorsun. Biliyorsun bugün olmadı yarın yaşattığın her şeyi ödeyeceksin. Ben hiç bir zaman sana beddua etmedim hep çok sevdim. Peki ya bu şekilde ben neyin bedelini ödüyorum? Hiç bir şey bilmiyorum, kendimi sana harcatarak ne yapmaya çalıştığımı bilmiyorum. Umut desen artık oda yok. Ruhum sanki kırılmış cam parçası ve kalbime batıyor. Alıştım artık gelmişsin gitmişsin falan önemi yok bunların. Alıştığımız şeyler nasılsa. Hem bunların tek suçlusu sen değilsin, sen istediğinde gelip gidebiliyorsun çünkü kalbim seni istiyor. Uyuşturucu gibi bir şeysin. Aşktan çok bağımlılıksın. Sahi nasıl kurtulacağım senden? Çivi çiviyi söker derler mesela, denedim bir işe yaramadı. Sadece seninle başkasını kıyasladım, ne kadar iğrenç bir adam olduğunu bir kez daha anladım ve hala seni seviyor olmama kızdım. Zaten hep zararlı şeyler sevilirmiş. Sen bunun en büyük örneğisin. Ee nasıl devam edecek bu böyle? Üç gün gidip iki gün seviyorum diye dönüp yalan söylemeye devam mı edeceksin? Gerçekten bunu ikimize yapacak kadar adi misin? Gerçi sana neden kızıyorum ki sen ne kadar adisen bende o kadar aptalım. Binlerce kadına dokunduğun o ellerle gelip bana dokunmana izin veriyorum. Farklı değil miydim ben? Yada boş ver değildim tabi sen herkesi bu laflarla kandırdın. Gerçekten bu gidip gelme oyunlarına bir son vermeyecek misin? Çünkü ben oyuncak değilim, sanırım bunu artık öğrenmelisin. Ben gidersem senin yaptığın gibi dönüşü olmaz. Çünkü ben oyuncaklarımdan sıkıldığımda çöpe atarım. Yani ben istediğimde giderim sen sadece izlersin. Eminim bu çok koyar sana, alışmışsın bir kere terk etmelere. Terk edilmek ağır gelir sana. Hırs falan yaparsın sen, ben gidersem olmayan aşkın depreşir. Dönmem için türlü oyunlar yaparsın. Kanmam ben onlara. Seni terk ederken eline aptal kalbimi de bırakıp giderim, o yüzden kanmam yalanlarına. Çünkü bilirim dönersem yine canımı yakarsın. İşte o yüzden dönmem alırım gururumu, o yalancı bakışlarına içinde sen olan kalbimi fırlatır giderim.

10 Ekim 2013 Perşembe

Kalbim Sürtük


Hayatım boyunca hep aykırı oldum. Hiç söz dinlemedim, hep denilenin tersini yaptım. Mesela annem bana sebzeleri öğretirken patlıcan dediğinde bile patlamıcam demişim. Ağlayarak her istediğimi aldırtmışım. Söz dinlememe konusunu fazlasıyla abartmışım. Büyüdüğümde de kişiliğimde değişen fazla bir şey olmadı. Yine söz dinlemeyen, şımarık bir kız oldum. İstediğim her şeyi, herkesi elde ettim. Onlara küçükken oynadığım oyuncaklarımmış gibi davrandım. Sonra daha iyisini gördüm onu istedim ve aldım. Hayatım böyle amaçsız saçma bir şekilde giderken karşıma o çıktı. Diğerleri gibi değildi, onu ilk gördüğümde hoşuma giden saçları, bakışları, giyim tarzı, yada vücudu yoktu. Gayet normaldi ve ben onu farkında olmadan çok sevdim. Hayatımda ilk defa kendimden çok başkasını sevdim. İnsanların içinin, kalbinin dışarıdan daha önemli olduğunu öğrendim. Hayatımda ilk defa sevilmemenin de ne olduğunu öğrendim. Hayatımda ilk defa biri çok sevdiğim egomu yerle bir ederek gitti. Kendime güvenimi sarstı. Sanki yıllar boyunca hayatını mahvettiğim bütün adamların intikamını alıp gitti. Onun gidişinde düşünecek fazlasıyla zamanım oldu, ilk defa aşk acısını tatmış oldum. Canımı çok yakmasına rağmen hep onu istedim. Gelmedi. Çok uzun bir zaman bekledim, yinede gelmedi. Bir zaman sonra kendi mi öylesine dağıttım ki o kendini beğenmiş, hırslı, megolaman kızdan eser kalmadı. Kendime olan o büyük saygımı yitirdim. Yaptığım hatalar arap saçına döndü, öyle bir hal aldım ki olduğum vaziyeti hiç bir denklem çözemez hale geldi. Kalbim un ufak oldu. A'yı sevdim, B'den hoşlandım. C'yle takıldım, D'ye aşık olduğumu sandım ve bütün bunların sorumlusu kalbime giren O'nun yüzünden oldu. Dışarıdan sürtük gibi görünen kalbimin içinde o var. Kendimi ne kadar hırpalasam da dönmeyeceğini anladım ve bir köşeye sindim. Düşündüğüm gibi oldu, dönmedi de zaten. Yediğim bütün gelmiş geçmiş haltların cezasını ödedim, hala ödüyorum. Hala canım yanıyor. Diyorum ya küçüklüğümden beri takıntılı ve söz dinlemeyen biri oldum ben. Onu sevmemem gerektiğini söylediklerinde de dinlemedim, unut dediklerinde de dinlemedim. Mutsuzum, boşlukta hissediyorum o yok çünkü. Bazen ondan nefret etmeye çalışıyorum beceremiyorum. Beni bırakıp gitti ama hala gözüme öylesine masum geliyor ki. Keşke diyorum bazen, keşke hep çocuk kalsaydım, keşke hep bana alınmayan bebekler için ağlasaydım. Şimdi ne kadar ağlasam da o dönmüyor, kimse onu bana getiremiyor. Hep doğuştan şanslı olduğumu söylerlerdi ta ki o gidene kadar. Demek ki aşkın gelişi bütün mutluluğumu, huzurumu, şansımı söndürebiliyormuş. Şimdi hiç bir şey yolunda değilmiş, dünyanın en şanssız insanıymışım gibi hissediyorum. Bir kişinin yokluğu bin kişinin varlığına bedelmiş meğer. Ben hala bıkmadan usanmadan onu bekliyorum çünkü hiç bir battaniye onun kadar ısıtamıyor. O hariç her şeyim var ve onsuz hiç bir işe yaramadıklarını fark ettim. Bana sevmeyi öğretip terk edip giden adam şimdi kim bilir nerede? Bana onlarca şiir yazdıran adam şimdi kim bilir kimin gözlerinde? Bilmiyorum,  döner mi? dönmez mi? Sevdi mi? Öylesine gelip gitti mi? hiç bir şey bilmiyorum. Tek bildiğim şey bana nefesi kesilene kadar seni seviyorum dedi ve ertesi gün ayrıldık. Ben o günden beri eksiğim. Ve bir şeyin farkındayım Allah belamı verdi onunla birlikte. Kime ne halt ettiysem hepsinin kat ve kat fazlasını yaşadım. Artık o kendini beğenmiş, şımarık olduğu kadar sevimli sempatik kız yok. Sessiz, eksik, onsuz ve boşlukta olan bir kız var. Senin dönmeyeceğinden ne kadar eminsem, bir daha kimseyi sevemeyeceğimden de o kadar eminim.

7 Ekim 2013 Pazartesi

İntiharlarda Buluşalım



Gidiyorsun şimdi. Gerçekten mi? Bu kadar basit öyle mi? Sahi kalbime işleyip gidiyor musun şimdi? Bu kadar vicdansızsın yani? Seni gece gündüz düşünen birini bırakmak kolay öyle mi? Peki vicdanın buna nasıl dayanıyor? Hayret doğrusu, için hiç mi sızlamıyor? Ben biliyorum, söyleyemediğim güzel olan ne varsa sen gözlerimden anlıyorsun, gözlerim beni ele veriyor. Buna rağmen çekip gidiyorsun. Hiç mi sevmiyorsun beni? Hiç mi sevmedin beni? Madem sevmemişsin bu ani geliş gidiş ne içindi? Biliyor musun sevmek çok kolay, unutmak çok zor. Aşk tek bir bakışa bakar, unutmak ise onlarca zamana. Aşk tek bir bakışa bakar, unutma ise onlarca göze. Ben seni unutmak için onlarca göz aramıyorum ki. Ben seni unutmaya çalışmıyorum ki. Resimlerine bakıyorum, seni seviyorum. Kalbim ve aklım bir oldu. Seni unutturmamaya yemin etmişe benziyorlar. Ne kadar istemesem o kadar aklımdasın, ne kadar unutmaya çalışsam o kadar kalbimdesin. Ne fark eder ki? Yoksun işte. Çok sevsem de yoksun, çok istesem de yoksun. Benim değilsin artık. Gerçi bu dünyada hiç bir zaman benim olamadın. Daha doğrusu olmamışsın, gidişinle anladım. Sensiz yaşayamıyorum. Sensiz olamadığımı bildiğimden beri hep bir mutsuzluk, hep bir odalara kapanış. Hani ben güçlü değilim ya, başa çıkamıyorum bu sensizliğin oluşturduğu boşlukla. Çaresi basit aslında. Seni unutmanın çaresi basit. Bir çok intihar var ve ben hepsiyle tanıştım sayende. Hepsinde başarısız oldum, belkide olmak istedim kim bilir. İntiharlarla kuşatılmak istiyorum. Seni o kadar çok sevmiştim ki dört bir yanım seninle dolsun, seninle kuşatılsın isterdim. Olmadı, yazık. Madem yoksun, madem bu dünyada benim olamıyorsun o zaman intiharlarda buluşalım. Benim ömrüm seni severek zindana dönmüş zaten. Yaşamışım, ölmüşüm ne önemi var. Hiç değilse seni sevmek ölüm, sen intiharsın. Her gün ölüme biraz daha yaklaşıyorum. Bittim artık, dayanamıyorum. Bu oda güneş alan bir yer değil, bir mezar. Elimdeki kağıt kalem ise tabut. Ben güzel şeyler yazamıyorum sevgilim, bunlar intihar. Benim intiharlarım, sebebi sensin. Anlamak zor değil zaten. Eskiden cıvıl cıvıl gök kuşağı gibi bir kalbim vardı. Şimdi sadece çürük siyah, delik değik her yerinden sen fışkırıyorsun. Dayanacak gücüm kalmadı, yaşayan bir ölüden farkım yok. Hiç bir zaman güzel yazı yazamadım ben, harflerim hep çarpık çurpuk oldu. Yazdıklarımın için de sayende kan ağlıyor. Hiç bir şeyi güzel yapamıyorum ben. Mesela seni sevdim, elimde tutamadım gittin. Hiç bir zaman kalbim güzel kalamadı. Madem öyle sevgilim ben bitiyorum. Seni sevmek uçurumlara koşmakmış, yükseklerden atlamakmış. Madem ben seni sevmişim sen benim olamamışsın o zaman intiharlarda buluşalım.

3 Ekim 2013 Perşembe

Belkide Bu Yazı İle Aşık Olursun



Bazen her şeyini seversin, bazen tek bir şeyini. Bazen gülüşüne aşık olursun, bazen zihniyetine. Bazen nefret ederek seversin, aslında nefret ettiklerine içten içe hayran olduğunun farkında değilsin. Bazen gözleri anlamlı gelir, bazen bakışları. Bazen aslında yanı başındadır, bazen ilk görüşte seversin.
Hepimiz farklı şekilde aşık oluruz, hepimiz farklı şekilde severiz ama ayrılınca hepimiz aynı duyguyu kaybederiz. Bir daha kimseyi sevemeyecek ve güvenemeyecek gibi hissederiz. Bir daha sevmekten korkarız.
Keşke ile başlayan her cümlenin ardında mutsuzluklar ve hayaller vardır. Her ayrılıktan sonra keşke ile başlayan cümleler kurarız. Keşke bitmeseydi, keşke gitmeseydi, keşke sevseydi.. Halbuki her gidişin bir gelişi vardır. Ondan giden sana gelir, senden giden başkasına. Hiç kendine sordun mu ben kimden geldim? Ben hep mi terk edildim?  Gerçekten hep gidenin ardından bakan mı oldum? İyi düşün elbet sende ardında yaralı bir kalp bırakmışsındır. Zaten herkes karşı tarafı suçlar. Kimse kendisinde hata aramaz. Belkide hep karşı taraf suçlandığı için ilişkiler biter, kim bilir. Bir kere kırılan on kere kalp kırar. İlk acı hiç bir zaman unutulmaz, kabul. Peki geçmişin acısını gelecekten çıkarmak saçma değil mi? Bence kimse kötü değildir. Sadece güvenmekten korkar. Hepimizin ortak buluştuğu bir nokta var. zaaflarımız. Çoğumuzun ortak buluştuğu zaaf ise aşklarımız. Zaaflarımızı birbirimize karşı kullanmamızda ne yarar var? Birbirimizin canını yakmamızda ne güzellik var? Acılar insana tecrübe katmalı, mutsuzluk değil. Mesela dön bak ardına, bir kere mi aşık olmuşsun? Çok seviyorum dediğin bu kaçıncı? Gerçekten sonun olduğunu düşündüğün bu kaçıncı sevgilin? Hepimizin annesi en az bir kere 'bunlara üzülme yavrum, ileride geçecek bunlara güleceksin' demiştir. Eminim hiç birimiz bunu dinlemedik. Bazı şeyleri yaşayarak tecrübe ediyoruz. Başkalarının lafından çok kendi duygularımızı önemsiyoruz. Hoş olması gerekende bu zaten. Canımız yanmadan büyüyemeyiz. İnan bana bunlar geçici şeyler.
Yatağında yatıp hıçkırıklara boğulup ağladığın adamı unutacaksın. Aynı yastık kılıfında farkında olmadan başka adamlar için ağlayacaksın. Camda yağmuru izleyip sigaranı içerken düşündüğün kadını unutacaksın. Aynı marka sigarayı yeni sevgilinin yanında içeceksin. Dinleyip hayallere daldığın şarkı eskiyecek, onu dinlemene sebep olan kişide eskiyecek. Yeni insanlarla, yeni şarkılarla tanışacaksın. Sevmek için ne duruyoruz, korkma.  Bu günün tekrarı yok. Aşk insandan hiç bir şey çalmaz, ayrılık geçer. Yeter ki sev. Kimse aşktan ölmedi, sadece hayatın güzelliklerini kaçırdı. Sen hayatı kaçırma. Bence bu yazıyı okurken bile bir yerlerde birini sevmelisin.

Sahi, Ben miydim o?



Bendim ardından bakıp gitme diyen. Kalbim sandı ki gitme dersem gitmezdin, seni seviyorum dersem sarılıp hiç bırakmazdın. Kalbim her zaman ki gibi yanımdı. Senden öncekilerde olduğu gibi sende de yanıldı. Bu sefer farklı olur sanmıştım. Beni sevdiğini o kadar çok inanmıştım ki. Bakışların yalanların o kadar masum geliyordu ki. Anlayamadım işte gerçeği. Gerçek derken kastettiğim şey hevesini alıp gitmendi. Hevesini alıp beni yapayalnız çaresizce bırakmandı. Heves dediğimiz şey aslında kalbimle oynayıp gitmendi. Benden sana çok sevmekten başka zarar gelmezdi. Yinede gittin sen, gittin işte. Bayağı bildiğimiz seni dünyalar kadar seven bir kızı bırakıp çekip gittin. Nereye gittiğini bilmeden sırf gitmek için gittin. Başka hangi kalplerin canını yakacağını düşünmeden gittin.  Ve ben sen sonum olursun diye hayaller kurarak bittim. Döneceğinin hayallerini kurarak bittim. Ben kendimi söndürdüm, sen dönmedin. Ben ömrümü senin uğrunda harcadım, sen yinede dönmedin işte. Kalbim gidebildiği son damlaya kadar içinde seninle gitti. Son öptüğüm, son sevdiğim, son küstüğüm oldun. Senden sonrası olması. Olmadı değil aslında, olamadı. Bilirsin işte, kalbim daha fazla dayanamadı ve eridi. Günler geçtikçe dondu ve öyle kaldı, kimse ısıtamadı. Biliyor musun arada hala aklıma geliyorsun. Ben bu adamı nasıl sevmişim diyorum. Çünkü kalbime değil aklıma geliyorsun. Aptal aşık hallerim geçti ya, artık aklımı kullanabiliyorum. Keşke o zamanda şimdiki aklım olsaydı. Eminim sana gitme demezdim. Kendimi öyle düşürmezdim. Senden önce ben giderdim. Senden önce pes ederdim. Zaten ben olmasam o kadar zaman ayakta duramazdı bu ilişki. Ben kendimi bok bir adam, boş bir ilişki uğruna harcadım. Anlamam geç oldu, yazık. Bazen 'ben çok sevmiştim, nasıl bu kadar duygusuz oldum' diye soruyorum kendime. Sonra aklıma sen, yalanların ve iğrenç huyların geliyor. Sonra seni tek bir güzel huyun olmamasına rağmen olduğun gibi sevdiğim için kendimden iğreniyorum. Ben sadece senden değil, kendimden de vazgeçtim., senin yüzünden. Çünkü güçlü değildim ben, yeri geldiğinde sen-ben diye ayrı yapacak kadar güçlü değildim. Hep sen vardın ya da biz. Hiç bir zaman kendimi düşünmedim seni kalbime aldıktan sonra. Resmen sevgilim, sevdiğim değil kalbimdin. Neyse geçti artık, benden de geçti kalbimden de geçti. Arada sana olan son cümlelerim aklıma geliyor. Ardından bakıp gitme demiştim.
Sahi, ben miydim gerçekten ardından bakıp o gitme diyen?